> Amazon Ormanlarinda Sigirlar Boguruyor Boguren sigirlar ve steril soya tarlalari Amazon yagmur ormanlarinin yerini oylesine korkunc bir hizla aliyor ki, egilimin boyle surmesi durumunda, ormanlarin 2050 yilina gelmeden tumden yok olacagi belirtiliyor. ![]() Kerestesi icin kesilen agaclar hesaba katilmadiginda bile, orman kiyiminin bolgenin ekolojik yapisini tumden degistirebilecegine dikkat cekiliyor. Minas Gerais Federal Universitesi’nden Britaldo Silveira Soares-Filho ve A.B.D’li uzmanlardan olusan bir ekip, sekiz farkli gelisim senaryosuna gore, Amazon’un yuzyilin ortalarinda nasil bir gorunume burunecegine isik tutan bir bilgisayar ornegi olusturdular. Bolgede yer alan ormanlik alanin %40’inin yok olmasi, mevcut oranlara uygun olarak, 32 milyar tonluk bir karbon salinimina yol aciyor. Bu oran gunumuzde tum dunyada dort yilda uretilen karbon miktarina esit. Dunya uzerindeki yagmur ormanlarinin yaridan cogu Amazon bolgesinde yer aliyor. Bu ormanlarin bir bolumunun yok olmasi bile, aralarinda 35 primatin da oldugu, yuzlerce memeli turunun gelecegi icin ciddi bir tehlike olusturuyor. Dahasi, yagmur ureten ormanlarin yok olmasi bolgede yagislar acisindan da buyuk bir risk olusturuyor. Ormanlardaki yitimin koruma yasalarinin daha ciddi bir bicimde yasama gecirilmesiyle en az yari yariya azaltilabilecegi, buna bagli olarak da, atmosfere karisan karbon oraninin Kyoto protokoluyla ongorulen duzeye indirilebilecegi belirtiliyor. Uzmanlar varlikli ulkelerin buna destek vermeleri gerektigine inaniyorlar. |
25 Nisan 2007 Çarşamba
Amazon Ormanlarinda Sigirlar Boguruyor (12.06.20006)
Havadaki Azot Dioksit Sanilandan Daha Tehlikeli Cikti (12.06.2006)
> Havadaki Azot Dioksit Sanilandan Daha Tehlikeli cikti Yunanli bilim adamlarinin son bir arastirmasina gore bir metrekupluk havada bulunan on mikrogramlik azot dioksit (NO2), olum riskini %0,3 oraninda yukseltmekte. Atina Universitesi’nden Evangelia Samoli yonetiminde calisan ekip, uc yili askin bir sure (toplam nufusu 60 milyonu bulan) 30 Avrupa ulkesindeki hava kalitesini ve olum oranlarini arastirmis. ![]() Azot dioksit ozellikle dizelle calisan makine ve motorlardan aciga cikiyor. Arastirmacilar "European Respiratory Journal" dergisinde yayimlanan yazilarinda, Avrupa’daki hava kirliligiyle ilgili en buyuk veri bankasindan yararlandiklarini soyluyorlar. Arastirma cercevesinde Avrupa’nin 34 kentinden, Turkiye ve Israil’den alinan olum oranini, hastanelerde yatan kisilerin sayisi, hava kirliligi olcumleriyle karsilastirilmis. Ortalama azot dioksit orani kentten kente yaklasik olarak bir metrekupte yaklasik olarak 50 ila 150 mikrogram arasinda degisiyordu. Yunanli bilim adamlarinin karsilastirmasi, her gun olculen NO2 oranina gore olum oraninin degistigini gostermekte. Havadaki yuksek NO2 oraninin kalp/dolasim sistemi uzerindeki etkileri genelde kisa vadede ani kalp olumlerine neden olurken, NO2’ye bagli olarak gelisen solunum yollari hastaliklari uzun vadede olume yol acmakta diye acikliyor arastirmacilar. Yunanli bilim adamlari ayrica havadaki azot dioksit oraninin kuzeybati ve gune Avrupa’da dogu Avrupa’ya gore daha yuksek oldugunu bulmuslar. Bu durumun dogu Avrupa trafiginde daha az otomobilin bulunmasiyla ilgili oldugunu soyleyen arastirmacilar, havadaki azot dioksitin ancak trafige (dizelle calisan) daha az otomobilin cikmasiyla azalacagina inaniyorlar. |
Dunyanin Manyetik Alanindaki Zayiflama Hesaplandi (12.06.2006)
> Dunyanin Manyetik Alanindaki Zayiflama Hesaplandi Gecmisteki gemi gunluklerinin yardimiyla, manyetik alanda son bes yuz yil icinde meydana gelen zayiflama hesaplandi. Dunyanin manyetik alani yaklasik olarak 150 yildan bu yana onemli olcude zayiflamakta. Oysa bu tarihten onceki yuzyillardaki zayiflama daha sabit diyor Leeds Universitesi’nden David Gubbins. Halihazirdaki zayiflama yuzyilda %5 olarak hesaplanmis ve bu fenomen henuz yeni. ![]() Ancak bu zayiflama ayni hizda devam edecek olursa, dunyanin manyetik alani bir ila iki bin yil sonra en azindan gecici bir sure icin yok olacak. Pusula Cin’de iki bin yildir bilinmesine ragmen, bilim adamlari dunyanin manyetik alanini 1837’ten beri kesin bir bicimde olcebiliyorlar. Alman fizikci ve matematikci Carl F.Gauss o tarihlerde bir manyetometre ile ilk kez dunyayi gunes ruzgarlarinin yuklu parcaciklarindan koruyan manyetik kuvveti olcmustu. Dunyanin manyetik alani dunyanin dis cekirdegindeki sivi demirin etkisiyle olusmakta. Yine olusabilir Hareket, dunyanin devrinden etkilendigi icin de bilim adamlari jeodinamodan soz ederler. Dunyanin icindeki demir akimlarindaki degisimler, dunyamizin gecmisinde asagi yukari 250.000 yilda bir manyetik alanda kutup degisimine neden olmustu. Manyetik alanin kisa bir sure icin yok oldugu bu tur bir kutup degisiminin yine olusabilecegini, bilim adamlari 19.yy’da manyetik alanin onemli olcude zayiflamis olmasina dayanarak tahmin ediyorlar. Ancak son arastirmadan anlasildigi uzere bu gelisme henuz o tarihlerde baslamisti. Elde edilen verilere gore 1590 ve 1840 arasindaki tarihlerdeki zayiflama cok daha dusuktu. Manyetik alandaki zayiflama 1840’tan sonra hizlanmis. Bununla birlikte halihazirdaki zayiflamanin gercektende kutup degisimine neden olup olmayacagi kesin olarak bilinmemekte. |
Kuzey Kutbu’nun Sicak Gecmisi
>Kuzey Kutbu’nda arastirmalar duzenleyen bilim adamlari, bolgenin gizemli gecmisine dair onemli veriler elde ettiler. |
Mumyanin Gizemi
>Peru'da ortaya cikarilan 1600 yillik dovmeli mumya, Moche halkinin savasci kralicesi olabilir mi? ![]() Mocheler olulerini mumyalamiyordu. Cesetlerin cogu dogal etkenlerle curuyor; geriye, yok olan yasamlarin kaniti olarak yalnizca kemikler kaliyordu. Ancak az sayidaki ornekte, doga ve ritueller bir araya geldi ve olunun bir mumya gibi bozulmadan kalmasini sagladi. Gectigimiz yil kalintilari Peru’nun kuzey kiyisinda, El Brujo (Buyucu) adi verilen toren alaninda ortaya cikarilan dovmeli kadinin kaderi de buydu. Inkalardan bin yil once hukum surmus olan halki, gunumuzde kaliteli canak comlekleri ve ustalik urunu madeni esyalariyla bilinen gelismis bir kultur yaratmisti... Yakin bir donemde yapilan otopsi, dovmeli kadinin en az bir dogum yaptigini ve yirmili yaslarinin sonlarina dogru yasamini yitirdigini ortaya koydu; ancak olum nedenine dair bir bulguya rastlanmadi. Zamansiz olumu, onu ebedi uykusuna, kanli kurban etme rituellerine sahne olan bir tapinagin tepesinde, taci ve takilarini kusanmis bir halde yatiran halkini sok etmis olmali. Vucudu, zincifreyle -kanin yasam gucuyle iliskilendirilen kirmizi bir mineral– sivandi, pamuklu bezlerle sarildi ve kerpicten kalin katmanlara gomuldu. Ardindan, Mochelerin cole yayilan topraklarindaki kuru iklim bedenini kuruttu. Benzer durumda bir baska Moche kadina daha rastlanmadi. Arkeolog R�gulo Franco, "On arastirmamiza dayanarak, bir hukumdar oldugunu dusunuyoruz" diyor. Eger oyleyse bu veri , bugune dek hukumdarlarinin erkek olduguna inanilan Mocheler konusunda bir devrim yaratabilir. Bunlari Biliyor muydunuz? Dovmeli mumya, yani basinda bulunan kurban edilmis kadin iskeletinin boynundaki ip uzerinde yapilan test sonucunda, yaklasik IS 450'ye tarihleniyor. Mezarin bulundugu teras bicimli mozoleyi paylasan diger uc mezardan sadece birinde bir kurbani var; onun boynundaki ip uzerinde yapilan radyokarbon tarihleme testine gore ise mezar yaklasik olarak IS 250-350'ye tarihleniyor. Bu durumda diger uc mezardan en az biri, dovmeli mumyaninkinden daha eski olmali. Terastaki geri kalan iki mezar, radyokarbon tarihleme yontemiyle testten gecirilmeye elverisli herhangi bir malzeme barindirmadiklari icin, ne zaman kazildiklari bilinmiyor. |
Tropik Genisleme Dunya'yi Collestirir Mi?
>Bilim insanlari, sicakligin ekvatordan kutuplara dogru genisledigini, bu surecin yeryuzundeki tropik kusagi genisleterek gelecek onyillarda collesmeye yol acacagini ongoruyor. Son 25 yilda tropik bolgenin 2 derece kutuplara dogru buyudugunu dusunuluyor. Bu, yeryuzunde tropik bolgenin 200 kilometre genisledigi anlamina geliyor. ![]() Arastirmayi yuruten University of Washington profesoru John Wallace, kuresel ruzgar yapisinin bu yuzyilda kutuplara dogru 2-3 derece daha kaymasinin Sahra gibi col iklimini birkac yuz kilometre kuzeye cikaracagini ve bunun Avrupa’da collemeye neden olacagini belirtiyor. Arastirmayi yapan bilim insanlari, 1975-2000 arasi atmosferdeki oksijen molekullerinin saldigi mikrodalga radyasyonundan isi analizler yaptI. Arastirmada atmosferin troposfer tabakasinin her iki yarimkurede 30’uncu enlem civarinin son 25 yilda yaklasik 1.5 Fahrenheit isindigi ortaya cikti. Troposfer, yaryuzunden 12 km yukseklige kadar ve hava olaylarinin bircogunun gerceklestigi alan. Atmosferdeki isinma, troposferin genislemesi ve kutuplara dogru buyumesine yol aciyor. TROPIK ALANLAR 200 KM GENISLEDI Dunya’da 23.5 derece enlemdeki Oglak ve Yengec donenceleri arasinda kalan alan teorik olarak tropik bolge sayiliyor. Tropik bolgelere daha cok Gunes isini dusuyor, daha zengin bir bitki ortusu ve hayvan cesitliligine sahip oluyor. [b]Arastirma son 25 yilda tropik bolgenin 2 derece kutuplara dogru buyudugunu savunuyor.[/B] Bu surec, yeryuzunde tropik bolgenin 200 kilometre genisledigi anlamina geliyor. AKDENIZ DE ETKILENECEK Iklimbilimciler tropik bolgenin genislemesini insanlarin yasadigi enlemlerde collesmeye neden olabilecegini ve bunun da kuresel bir cevre sorunu olduguna dikkat cekiyor. Arastirmacilar, tropik genislemenin ayrica ABD’nin guneyi ve Akdeniz Havzasi’nda subtropikal etkiyi artirarak kurakligi tetikleyecegini tahmin ediyor. Bilim insanlari tropik genislemenin dogal kosullardan mi yoksa kuresel isinmadan mi kaynaklandigini tam olarak aciklayamiyor. Ozon tabakasinda biriken kirletici gazlarin isiyi saklamis olabilecegi belirtiliyor. Arastirma Science dergisinde yayimlandi. TROPIK ORMANLAR TEHLIKEDE Ote yandan, Uluslararasi Tropikal Ormanlar Orgutu ’nun yayimladigi rapor, her yil yaklasik 14 milyon hektar tropikal ormanin kayboldugu savunuyor. Orgut baskani Manoel Sobral Filho, tropikal ormanlarin yarisinin 50 yilda kaybolma tehlikesi yasadigini ifade etti. Filho, orman alanlarinin yakilmasinin, biyolojik cesitlilik icin tehlike olusturdugunu ayrica atmosfere yayilan karbondioksit gazinin %20’sinin de ormanlarin yakilmasi sonucunda olustugunu soyledi. Raporda, orman kaybinin ozellikle Endonezya, Fildisi Sahili, Liberya, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Filipinler ve Nijerya’da endise verici oldugu uyarisinda bulunuyor. |
Piramitlerin "Bekcisi" Sfenks Kac Yasinda?
>Misir’da, Giza’daki uc buyuk piramidin biraz dogusunda, bilinmez bir zamandan beri bu vadiyi bekleyen, gozlerini doguya dikmis yari insan, yari aslan bir heykel var: Sfenks. Ejiptologlar, Khafre piramidini Vadi Tapinagi’na baglayan yolun bitiminde yer alan bu gizemli ve "dilsiz" yapinin, I.O 2500 dolaylarinda firavun Khafre tarafindan yaptirildigini dusunuyorlar. Oysa ne Giza’daki herhangi bir anitta bunu destekler bir ifade var, ne de Misir’in herhangi bir yerinde. Sfenks’in yapildigi tarih, Ejiptologlar ne derse desin, bilinmiyor. ![]() 1991 yilinda Amerikali arastirmaci John Anthony West ve jeolog Dr Robert Schoch, bu gorkemli anit uzerinde bir dizi arastirma yaptilar. Vardiklari sonuclar, oldukca sasirticiydi: Heykelin uzerindeki asinma izleri, arkeologlarin inandigi gibi ruzgar ve kumdan degil, uzun ve etkili yagmurlardan ileri geliyordu ve dupeduz "su asinmasi"ydilar! Misir’in bu bolgesi, bundan 5000 yil once de coldu ve yagmur dusmuyordu. Soz konusu asinmayi yaratacak duzeyde bir yagmurun en son dustugu donem ise, en az I.O 5000 yilina, hatta cok daha eskilere dayaniyordu, belki I.O 7000’e. West ve Schoch, ayrica ekiplerinde sismik olcumler yapan cihazlarla calisan uzmanlara da sahiptiler. Bu ekip, daha sasirtici bir bulguya da ulasti: Araclar, Sfenks’in pencelerinin yaklasik 8-9 metre altinda buyuk bir "oda"nin ve ona acilan dehlizlerin varoldugunu gosteriyordu! Misirli yetkililer, basta Eski Eserler Mufettisi Dr.Zahi Hawass, bu bulgulara erisildigi gunlerde West ve ekibinin iznini iptal ettiler ve Sfenks uzerinde arastirma yapilmasini yasakladilar. Ama haber basina coktan ulasmis, West ve Schoch da elde ettikleri bulgulari ayni anda filme aldiklarindan, NBC’de yayimlanan bir belgeselle ortaligi iyice karistirmislardi. Butun bunlara "Orion Gizemi"nin yazari Robert Bauval ile "Tanrilarin Parmak Izleri"nin yazari Graham Hancock’un astronomi temelli bir tezleri de tuz biber ekti: Sfenks, tam doguya bakiyordu, yani ekinoks (23 mart ya da 21 eylul) anindaki gun dogumu noktasina. Misirlilarin yildiz kulturlerinde, gunes dogmak uzereyken, ufuk henuz tam aydinlanmamisken son olarak gorulen yildiz ya da takimyildizin ayri bir onemi vardir. Bu durumdaki yildiza "heliak yukseliste" denir ve Misir’in hem takvimini hem de dinini etkileyen carpici bir olgudur. Sozgelimi, Misir kulturunde Tanrica Isis’i simgeleyen Sirius yildizi, yaz gundonumunde (21 haziran) safak oncesi gorunmeye baslar ve bu tarih ayni zamanda Nil’in yillik tasma donemlerinin de baslangicidir. Bu nedenle Misirlilar, yaz gundonumunu "yilbasi" kabul ederlerdi. Bu yaklasim, ejiptologlarca Sfenks’in yapilmis oldugu tarih olarak varsayilan I.O 2500’de, ilkbahar ekinoksunda "heliak yukselise" baslayan takimyildizin incelenmesini ilginc hale getiriyor. Bauval ve Hancock, bilgisayar simulasyonuyla o tarihte Boga takimyildizinin yukseliste oldugunu gorduler. Oysa Misirlilar sekil ve simgelere cok onem verirlerdi ve yaptiklari anitlarda buna cok dikkat ederlerdi. Yani, bu durumda Sfenks’in aslan degil de boga biciminde yapilmis olmasi gerekmez miydi? Iki arastirmaci, bu kez ilkbahar ekinoksunda aslan burcunun heliak yukselise gectigi tarihi arastirdilar ve karsilarina "Orion Gizemi"ndeki o garip yil cikti yine: I.O 10.500! ![]() Butun bulgular, her ne kadar ejiptologlar ve ortodoks akademisyenler bunlari dikkate almak istemeseler de, ayni "baslangic tarihi"ne yonlendiriyor bizi. Misir uygarliginin I.O 3100 yilinda basladigi yolundaki yaygin gorus dikkate alindiginda, eski Misirlilarin bir "sifre" gibi bize biraktiklari "anit bilmecesi" acaba bilinenden en az 7000 yil daha eskiye dayanan bir yitik uygarligin izleri mi? |
Piramitlerin "Bekcisi" Sfenks Kac Yasinda?
>Misir’da, Giza’daki uc buyuk piramidin biraz dogusunda, bilinmez bir zamandan beri bu vadiyi bekleyen, gozlerini doguya dikmis yari insan, yari aslan bir heykel var: Sfenks. Ejiptologlar, Khafre piramidini Vadi Tapinagi’na baglayan yolun bitiminde yer alan bu gizemli ve "dilsiz" yapinin, I.O 2500 dolaylarinda firavun Khafre tarafindan yaptirildigini dusunuyorlar. Oysa ne Giza’daki herhangi bir anitta bunu destekler bir ifade var, ne de Misir’in herhangi bir yerinde. Sfenks’in yapildigi tarih, Ejiptologlar ne derse desin, bilinmiyor. ![]() 1991 yilinda Amerikali arastirmaci John Anthony West ve jeolog Dr Robert Schoch, bu gorkemli anit uzerinde bir dizi arastirma yaptilar. Vardiklari sonuclar, oldukca sasirticiydi: Heykelin uzerindeki asinma izleri, arkeologlarin inandigi gibi ruzgar ve kumdan degil, uzun ve etkili yagmurlardan ileri geliyordu ve dupeduz "su asinmasi"ydilar! Misir’in bu bolgesi, bundan 5000 yil once de coldu ve yagmur dusmuyordu. Soz konusu asinmayi yaratacak duzeyde bir yagmurun en son dustugu donem ise, en az I.O 5000 yilina, hatta cok daha eskilere dayaniyordu, belki I.O 7000’e. West ve Schoch, ayrica ekiplerinde sismik olcumler yapan cihazlarla calisan uzmanlara da sahiptiler. Bu ekip, daha sasirtici bir bulguya da ulasti: Araclar, Sfenks’in pencelerinin yaklasik 8-9 metre altinda buyuk bir "oda"nin ve ona acilan dehlizlerin varoldugunu gosteriyordu! Misirli yetkililer, basta Eski Eserler Mufettisi Dr.Zahi Hawass, bu bulgulara erisildigi gunlerde West ve ekibinin iznini iptal ettiler ve Sfenks uzerinde arastirma yapilmasini yasakladilar. Ama haber basina coktan ulasmis, West ve Schoch da elde ettikleri bulgulari ayni anda filme aldiklarindan, NBC’de yayimlanan bir belgeselle ortaligi iyice karistirmislardi. Butun bunlara "Orion Gizemi"nin yazari Robert Bauval ile "Tanrilarin Parmak Izleri"nin yazari Graham Hancock’un astronomi temelli bir tezleri de tuz biber ekti: Sfenks, tam doguya bakiyordu, yani ekinoks (23 mart ya da 21 eylul) anindaki gun dogumu noktasina. Misirlilarin yildiz kulturlerinde, gunes dogmak uzereyken, ufuk henuz tam aydinlanmamisken son olarak gorulen yildiz ya da takimyildizin ayri bir onemi vardir. Bu durumdaki yildiza "heliak yukseliste" denir ve Misir’in hem takvimini hem de dinini etkileyen carpici bir olgudur. Sozgelimi, Misir kulturunde Tanrica Isis’i simgeleyen Sirius yildizi, yaz gundonumunde (21 haziran) safak oncesi gorunmeye baslar ve bu tarih ayni zamanda Nil’in yillik tasma donemlerinin de baslangicidir. Bu nedenle Misirlilar, yaz gundonumunu "yilbasi" kabul ederlerdi. Bu yaklasim, ejiptologlarca Sfenks’in yapilmis oldugu tarih olarak varsayilan I.O 2500’de, ilkbahar ekinoksunda "heliak yukselise" baslayan takimyildizin incelenmesini ilginc hale getiriyor. Bauval ve Hancock, bilgisayar simulasyonuyla o tarihte Boga takimyildizinin yukseliste oldugunu gorduler. Oysa Misirlilar sekil ve simgelere cok onem verirlerdi ve yaptiklari anitlarda buna cok dikkat ederlerdi. Yani, bu durumda Sfenks’in aslan degil de boga biciminde yapilmis olmasi gerekmez miydi? Iki arastirmaci, bu kez ilkbahar ekinoksunda aslan burcunun heliak yukselise gectigi tarihi arastirdilar ve karsilarina "Orion Gizemi"ndeki o garip yil cikti yine: I.O 10.500! ![]() Butun bulgular, her ne kadar ejiptologlar ve ortodoks akademisyenler bunlari dikkate almak istemeseler de, ayni "baslangic tarihi"ne yonlendiriyor bizi. Misir uygarliginin I.O 3100 yilinda basladigi yolundaki yaygin gorus dikkate alindiginda, eski Misirlilarin bir "sifre" gibi bize biraktiklari "anit bilmecesi" acaba bilinenden en az 7000 yil daha eskiye dayanan bir yitik uygarligin izleri mi? |
Piramitlerin "Bekcisi" Sfenks Kac Yasinda?
>Misir’da, Giza’daki uc buyuk piramidin biraz dogusunda, bilinmez bir zamandan beri bu vadiyi bekleyen, gozlerini doguya dikmis yari insan, yari aslan bir heykel var: Sfenks. Ejiptologlar, Khafre piramidini Vadi Tapinagi’na baglayan yolun bitiminde yer alan bu gizemli ve "dilsiz" yapinin, I.O 2500 dolaylarinda firavun Khafre tarafindan yaptirildigini dusunuyorlar. Oysa ne Giza’daki herhangi bir anitta bunu destekler bir ifade var, ne de Misir’in herhangi bir yerinde. Sfenks’in yapildigi tarih, Ejiptologlar ne derse desin, bilinmiyor. ![]() 1991 yilinda Amerikali arastirmaci John Anthony West ve jeolog Dr Robert Schoch, bu gorkemli anit uzerinde bir dizi arastirma yaptilar. Vardiklari sonuclar, oldukca sasirticiydi: Heykelin uzerindeki asinma izleri, arkeologlarin inandigi gibi ruzgar ve kumdan degil, uzun ve etkili yagmurlardan ileri geliyordu ve dupeduz "su asinmasi"ydilar! Misir’in bu bolgesi, bundan 5000 yil once de coldu ve yagmur dusmuyordu. Soz konusu asinmayi yaratacak duzeyde bir yagmurun en son dustugu donem ise, en az I.O 5000 yilina, hatta cok daha eskilere dayaniyordu, belki I.O 7000’e. West ve Schoch, ayrica ekiplerinde sismik olcumler yapan cihazlarla calisan uzmanlara da sahiptiler. Bu ekip, daha sasirtici bir bulguya da ulasti: Araclar, Sfenks’in pencelerinin yaklasik 8-9 metre altinda buyuk bir "oda"nin ve ona acilan dehlizlerin varoldugunu gosteriyordu! Misirli yetkililer, basta Eski Eserler Mufettisi Dr.Zahi Hawass, bu bulgulara erisildigi gunlerde West ve ekibinin iznini iptal ettiler ve Sfenks uzerinde arastirma yapilmasini yasakladilar. Ama haber basina coktan ulasmis, West ve Schoch da elde ettikleri bulgulari ayni anda filme aldiklarindan, NBC’de yayimlanan bir belgeselle ortaligi iyice karistirmislardi. Butun bunlara "Orion Gizemi"nin yazari Robert Bauval ile "Tanrilarin Parmak Izleri"nin yazari Graham Hancock’un astronomi temelli bir tezleri de tuz biber ekti: Sfenks, tam doguya bakiyordu, yani ekinoks (23 mart ya da 21 eylul) anindaki gun dogumu noktasina. Misirlilarin yildiz kulturlerinde, gunes dogmak uzereyken, ufuk henuz tam aydinlanmamisken son olarak gorulen yildiz ya da takimyildizin ayri bir onemi vardir. Bu durumdaki yildiza "heliak yukseliste" denir ve Misir’in hem takvimini hem de dinini etkileyen carpici bir olgudur. Sozgelimi, Misir kulturunde Tanrica Isis’i simgeleyen Sirius yildizi, yaz gundonumunde (21 haziran) safak oncesi gorunmeye baslar ve bu tarih ayni zamanda Nil’in yillik tasma donemlerinin de baslangicidir. Bu nedenle Misirlilar, yaz gundonumunu "yilbasi" kabul ederlerdi. Bu yaklasim, ejiptologlarca Sfenks’in yapilmis oldugu tarih olarak varsayilan I.O 2500’de, ilkbahar ekinoksunda "heliak yukselise" baslayan takimyildizin incelenmesini ilginc hale getiriyor. Bauval ve Hancock, bilgisayar simulasyonuyla o tarihte Boga takimyildizinin yukseliste oldugunu gorduler. Oysa Misirlilar sekil ve simgelere cok onem verirlerdi ve yaptiklari anitlarda buna cok dikkat ederlerdi. Yani, bu durumda Sfenks’in aslan degil de boga biciminde yapilmis olmasi gerekmez miydi? Iki arastirmaci, bu kez ilkbahar ekinoksunda aslan burcunun heliak yukselise gectigi tarihi arastirdilar ve karsilarina "Orion Gizemi"ndeki o garip yil cikti yine: I.O 10.500! ![]() Butun bulgular, her ne kadar ejiptologlar ve ortodoks akademisyenler bunlari dikkate almak istemeseler de, ayni "baslangic tarihi"ne yonlendiriyor bizi. Misir uygarliginin I.O 3100 yilinda basladigi yolundaki yaygin gorus dikkate alindiginda, eski Misirlilarin bir "sifre" gibi bize biraktiklari "anit bilmecesi" acaba bilinenden en az 7000 yil daha eskiye dayanan bir yitik uygarligin izleri mi? |
Dunya Cevre Gunu'nde Col Uyarisi
>Birlesmis Milletler Cevre Programi`nin (UNEP) Collerin Kuresel Gorunumu ismiyle hazirladigi rapor Dunya Cevre Gunu dolayisiyla hazirlandi. Raporda yeryuzunun yaklasik 33.7 milyon kilometrekaresinin bugun col sayildigi ve 500 milyon kisinin yasadigi bolgelerdeki ozel bitki ile hayvan turlerinin yok olma tehlikesiyle karsi karsiya oldugu belirtiliyor. |
Everest’in boyu kisaliyor
>Dunyanin en yuksek dagi Everest’in boyu buzlarin erimesi nedeniyle kisaliyor. Cinli bilim adamlari Mart ayinda dagin yuksekligini yeniden olcecek. Kuresel isinma nedeniyle dunyanin en yuksek daginin zirvesindeki buzullarin erimeye basladigi ve bunun da dagin kisalmasina yol actigi belirtiliyor. Cinli bilim adamlari, Everest’in bir metreden fazla kisaldigi yonundeki tahminleri sinamak uzere Mart ayinda dagin yuksekligini yeniden olcmeye baslayacaklar. |
Turkiye Iklimi
>Hava durumu ne bekledigimiz; iklim ise ne elde ettigimizdir. Hava durumu kisa bir zaman periyodundaki atmosfer kosullaridir. Ornegin bugunun havasi ya da bu haftanin havasindan soz ederiz. Iklim, uzun bir zaman periyodu icinde her gun gerceklesen hava olaylarinin toplamini ve ortalamasini temsil eder. ![]() Klimatoloji, iklimi meydana getiren meteorolojik parametrelerin analizini yapar. Farkli iklimlerin olusum nedenlerini ve iklimde meydana gelen degisimleri inceleler. Cunku iklim gidanin varligi, su kalitesi ve kantitesi, barinma ve yasama ortami acisindan hayati onem tasiyan dogal bir kaynaktir. Iklim ayni zamanda ekstrem hava olaylari ile kendini gosteren potansiyel bir tehlikedir. Iklim bilgisi bu olaylarin etkisini azaltmak icin de gereklidir. "Eger bugunun iklim durumunu bilirsek ve bunun yakin gecmisle olan farkini ortaya koyabilirsek, gelecek icin planlar yapmaya baslayabiliriz."(G.O.P.Obasi). Gercekten de bu konuda son yillarda ortaya cikan beceriler sosyo-ekonomik aktivitelerin planlanip duzenlenmesine yardimci olmaktadir. Turkiye'yi Etkileyen Hava Kutleleri Eski yillarda iklimin sadece bulunulan yerde oldugu sanilirdi. 1900 lu yillarda yapilan calismalarda bunun boyle olmadigi hava kutleleri diye bir sey oldugu ve iklimi etkiledigi anlasildi. Hava kutlesi, buyuk uniform yuzey uzerinde bu yuzeyle denge durumuna erisinceye kadar kalarak ve yatay dogrultuda ozellikle sicaklik ve nem bakimindan homojen olan buyuk hava parcalaridir. Kapladigi alan 10 milyon km�, derinligi 2-3 km olabilir. ![]() Turkiye soguk aylarda polar, sicak aylarda ise tropikal hava kutlelerinin etkisi altindadir: 1- Sibirya uzerinden gelen cP hava kutlesi karasal karakterli soguk ve kurudur. Kis aylarinda sis ve ayaza neden olur, bazen Karadeniz'i gecerken nem kazanarak orografik yagislar yapabilir. 2- Atlas Okyanusundan gelen mP hava kutlesi ise Avrupa ulkeleri ve Balkanlari gecerek Ukemizi etkiler. Yerde belirgin olmayan A.B. Sistemleri ile gelmedikleri icin kararsizlik yagislari yapar. Yagis olarak Karadeniz sahilinde yagmur ic kesimlerde kar birakabilir. Akdeniz Uzerinden geldiginde ise daha fazla etkili olur ve her turlu yagisi birakir. 3- mT hava kutlesi sicak ve nemli karakterli oldugu icin bati bolgelerimizde oldukca fazla yagis birakir. 4- cT hava kutlesi ise K. Afrika uzerinden gelir karasal sicak ve kurudur. Kuzey sistemlerle karsilasirsa Akdeniz cephesini olusturup yagis birakabilir. Diger taraftan Akdeniz'den gecerken yeterli olcude nem kazandigi takdirde yine yagis yapmasi soz konusudur. Zaman zaman gordugumuz camur yagislari da bu hava kutlesinin ulkemizi etkilemesinin bir sonucudur. Turkiye Iklimi Turkiye'nin uc tarafinin denizlerle cevrili olmasi, daglarin uzanisi ve yeryuzu sekillerinin cesitlilik gostermesi, farkli ozellikte iklim tiplerinin dogmasina yol acmistir. Yurdumuzun kiyi bolgelerinde denizlerin etkisiyle daha iliman iklim ozellikleri gorulur. Kuzey Anadolu Daglari ile Toros Siradaglari, deniz etkilerinin ic kesimlere girmesini engeller. Bu yuzden yurdumuzun ic kesimlerinde karasal iklim ozellikleri gorulur. ![]() Akdeniz Iklimi: Akdeniz ve Ege denizi kiyilarinda oldukca etkili olan bu iklim tipi, Marmara denizi cevresine kadar sokulmustur. Kiyidan yaklasik 800m yukseklige kadar bu iklimin ozellikleri gorulur. Daha icerilere gidildikce etkisi azalir. Bu iklim tipinde, yazlar sicak ve kurak, kislar ilik ve yagislidir. Yillik yagis miktari, bazi yerlerde 1000 mm'nin ustunde iken cogu yerde daha azdir. Bu iklim tipinde don olaylarina ve daglarin yuksek kesimleri haric kar yagisina cok az rastlanir. Karadeniz Iklimi: Yurdumuzun kuzey kiyilarinda, daglarin denize bakan yamaclarinda gorulen bir iklim tipidir. Bu iklimde yaz sicakligi, Akdeniz Ikliminde oldugu kadar etkili degildir. Kis mevsimi, guney kiyilarimiza gore serin gecer. Ara sira don olur, sis gorulur ve kar yagar. Karadeniz ikliminin en onemli ozelligi, yagislarin her mevsimde gorulmesidir. Karadeniz uzerinden gelen nemli hava, Kuzey Anadolu Daglarinin denize bakan yamaclarinda yukselerek yogunlasir ve kiyilarda yaz mevsiminde de yagis birakir. Yurdumuzun en cok yagis alan bolgesi Karadeniz'dir. Rize ve cevresinde yillik yagis miktari 2200 mm'yi bulur. Karasal Iklim: Yurdumuzun denizlerden uzak, yeryuzu sekillerinin meydana getirdigi engellerden dolayi deniz etkisinden yeterince yararlanamayan kesimlerinde karasal iklim gorulur. Ic Anadolu, Dogu ve Guneydogu Anadolu bolgeleri ile Trakya'nin ic kesimleri karasal iklimin etkisi altindadir. Buralarda mevsimlik ve gunluk sicaklik farklari buyuk, yagislar genel olarak azdir. Kislar uzun, soguk ve karli, yazlar kisa fakat sicaktir. En siddetli karasal iklim D. Anadolu'da gorulur. Yuksekliginden dolayi yagislar Ic Anadolu ve G.Dogu Anadolu'ya gore daha coktur. Ic Anadolu'da en yagisli mevsim ilkbahar, G.D.Anadolu'da ise kistir. Ic Anadolu en az yagisi alir. G.D. Anadolu biraz daha fazla yagis almasina ragmen sicaklik ve buharlasmanin fazla olmasi nedeniyle kuraklik tehdidi altindadir. Sicaklik Analizi Isi cisimlerde molekullerin hareketiyle ilgili bir ic enerjidir. Sicaklik ise isinin disariya karsi yaptigi etkinin bir gostergesidir.Yeryuzunun tek enerji kaynagi gunestir. Gunesten gelen kisa dalga radyasyonla once yeryuzu isinir daha sonra yansimayla atmosfer isinmaktadir. Bununla birlikte atmosfer sicakligi karisik bircok olayin sonucudur. Cesitli nedenlerden dolayi yeryuzu farkli isinmaktadir. Bu farkli isinma atmosferde de sicaklik farkliliklari meydana getirerek hava hareketlerine neden olmakta ve cesitli meteorolojik olaylari tetiklemektedir. ![]() Aylik sicaklik dagilimina baktigimizda Azorun kuzeye dogru genislemesiyle ve ayni zamanda yorungeye bagli olarak yaz aylarinda sicakliklar artip, yagislar azalmaktadir. ![]() Turkiye'nin uzun yillik sicaklik profiline baktigimizda 13�C etrafindaki salinimlari ve bazi yillarin normalinden sicak, bazi yillarin ise soguk oldugunu goruyoruz. ![]() Aylik sicakliklarin alansal dagilimina baktigimizda en dusuk ortalamalarin Ardahan, Kars Erzurum Hakkari, Uludag, Cerkes, ve Kangal da 4-8�C, Orta Anadolu'da 8-12�C, Marmara, Karadeniz ve Akdeniz'in kuzeyinde 12-16�C Akdeniz ve Ege kiyilarinda ise 16-20�C oldugunu gormekteyiz. Yagis: Atmosferdeki yogunlasma sonucu meydana gelen su damlaciklari baslangicta birkac mikronla 100 mikron capindadir. Bunlarin bir arada toplanmasindan bulutlar meydana gelir. Fakat her buluttan yagis dusmemektedir. Yagisin dusebilmesi icin damlaciklarin birlesip 0.5 mm capina ulasmasi gerekir. Yagisin meydana gelmesinde esas rolu oynayan yogunlasma isleminde havanin sogumasi onemli bir etkendir. Bu yuzden yagis tiplerini soguma sekillerine gore incelemek mumkundur. a) Konvektif yagislar: Yerdeki sicak hava kutlesinin konvektif yukselmesiyle meydana gelen genellikle saganak seklindeki yagislardir. b) Orografik Yagislar: Hava kutlelerinin bir engebeye carparak yukselmesi ve soguyarak yogunlasmasi sonucu meydana gelen yagislardir. c) Cephesel Yagislar: Hava kutleleri arasindaki cephelere bagli meydana gelen yagislardir. Yeryuzundeki yagislarin buyuk kismi bu sekildedir. ![]() Mevsimlik yagislarin alansal dagilimina baktigimizda Akdeniz Bolgesinin yagislarinin cogunu Kis aylarinda aldigini goruyoruz. Akdeniz'de bu yagisi birakan sistemler daglarin etkisiyle ic bolgelerde daha az yagis birakmaktadir. Karadeniz Bolgesinin ise her mevsim yagisli oldugunu gormekteyiz.Yaz aylarinda ise kuzey bolgelerimiz daha fazla yagis almaktadir. M.Polar hava kutleleri Karadeniz uzerinde nem kazanip Rize ve Hopa cevresinde yukselise gecerek orografik yagislar birakir. Bu donemde guney bolgelerimizde yagislarin oldukca azaldigini soyleyebiliriz. Kuzeyli ve guneyli akimlarda ic bolgeler az yagis alir. Ic bolgeler ancak batili akimlarda yagis alir. Turkiye yagis acisindan cok cesitlilik gostermektedir. Genelde sahil kesimlerimiz 1000 mm nin uzerinde yagis alirken Rize 2300; Orta Anadolu ise sadece 300 mm civarinda yagis almaktadir. Bu da sicakligin ve buharlasmanin arttigi yaz aylarinda kurakliga sebep olmaktadir. ![]() Yillik yagis zaman serisi grafigi de bize yagistaki salinimlari gostermektedir. Turkiye yillik ortalama yagisi 630 kg. civarindadir. Bu grafikten 72-73, 89-90, 99-2000 yillarinda normalin altinda yagislar alarak kuraklik yasadigimizi gormekteyiz. Siddetli Yagislar: Bir yagisin siddetli sayilabilmesi icin; ![]() ![]() Siddetli yagislar sonucu olusan seller yuzey akisina gecen yagisin tahliye edilememesi, alt yapinin yeterli olmamasi sonucu ortaya cikan afetlerdir. Ayrica agaclarin mehfez ve kopruleri tikamasi sonucu su tahliye olamamakta ve yerlesim alanlarini su basmaktadir. Nispi Nem: Nispi nem mevcut basinc ve sicaklikta, havadaki su buhari miktarinin, ayni basinc ve sicakliktaki havanin alabilecegi maksimum su buhari miktarina oranina denir ve % olarak ifade edilir. Diger bir deyisle nispi nem havanin doyma acigini gosterir. Nispi nem mutlak nem miktarini vermez.. ![]() Guney Dogu Anadolu'da Nispi nem %40-%50, Karadeniz Bolgesinde ise %70-%80 civarindadir. Buharlasma: Kis aylarinda donma nedeniyle buharlasma havuzlari servisten kaldirilmaktadir. Turkiye'nin Nisan-Kasim uzun yillik buharlasma miktarlarinin alansal dagilimi, G.D.Anadolu'da buharlasmanin fazla oldugunu gostermektedir. Nispi nem ile buharlasma arasinda ters bir oranti vardir. Bulut Kapaliligi: ![]() Turkiye'de Bulut kapaliligi kuzeyde fazla guneyde azdir. Dogu Karadeniz'de kapaliligin yuksek olmasi ile yagislar arasinda dogru bir oranti vardir. Ruzgar: Havanin butun gazlar gibi genlesme ve akma kabiliyeti vardir. Yatay yonde yer degistiren bir hava kutlesinin hareketine ruzgar denir. Yeryuzu cesitli nedenlerle farkli isinir. Boylece isinan hava kutlesi genleserek yukselir. Komsu bolgedeki soguk hava bu bolgeye dogru akmaya baslar. Ve ruzgar meydana gelir.Ruzgarin hangi yonden, ne kadar sureyle ve ne kadar siklikla estiginin bilinmesi gerekir. ![]() Alansal dagilimda en fazla ortalama hizin Canakkale ‘dedir. Bozkurt, Gelibolu, Ankara, Kirsehir, Iskenderun'da 38m/sec lik maksimum hizlara rastlanmistir. Bu hiz saatte 136 km' ye karsilik gelmektedir. Ruzgar bilgileri ruzgar enerjisi calismalarinda cok gereklidir. Ruzgar santrallerinin kurulabilmesi icin gerekli ruzgarli alanlarin tespit edilmesi cok onemlidir. Cografi faktorler ruzgarin hizini onemli olcude etkilemektedir. Bu konuda ozel arastirmalara gerek vardir. Iklim Siniflandirmalari: Iklim siniflandirmalari cok cesitlidir ve bilim adamlari arasinda bu konuda cok farklilik vardir. Bu durum cesitli arastirmacilarin gorusleri arasindaki ayriliklari ortaya koydugu gibi her alanda kusursuz sonuc vermis bir formulun bulunamamis olmasi seklinde de yorumlanabilir. Formullerin bir kismi cok basit, bir kismi ise oldukca karmasiktir.Fakat en uzun formul en dogru sonucu verecek seklinde de yorumlanamaz. Arastirmacilarin iklim analizinde dikkate aldigi kriterler farklidir. Bunlardan bazilari: yagis - sicaklik orani yagis – buharlasma orani yagis rejimi bitki ortusu Bu farklilik su bilancosunun giderini hesaplamadaki farkliliklardan kaynaklanmaktadir. Formullerin cogunda gelir kisminda yani payda daima yagis vardir. Giderler ise paydaya yazilir ve bir indis degeri elde edilir. Fakat giderler cok koldan oldugu icin tam kaybi hesaplamak neredeyse imkansizdir. Iklim siniflandirmalarinda, hesaplamalarda kullanilan meteorolojik parametrelerin uzun yillara ait ortalamalar olmasi gerekir. Cunku bu iklimin tarifi geregidir. ![]() Aydeniz metoduna gore uzun yillik verilerle yapilan siniflandirmada Nigde, Karaman, Sanliurfa ve Igdir'in cok kurak, Karadeniz kiyilarinin ise nemli oldugunu gormekteyiz. Ekstrem Hava Olaylari: Iklimin bir yerde meydana gelen meteorolojik olaylarin toplamidir. Klimatolojik ekstremler de iklimin tarifi icindedir. ![]() ![]() Bu hadiselerin yillik toplamlarina baktigimizda 1960 li, 1980 li ve 2000 li yillarda ekstrem olay sayilarinin fazla oldugunu goruluyor. |
Antalya M.S. 68'de Tsunami Gormus
>Nefes kesici guzellikte batik kentleriyle unlu Kekova Koyu ve civari tarihi belgelere gore M.S. 68'de tsunami felaketi yasamis. Tarihi belgeler onceki gun deprem ve tsunami korkusu yasayan Kas ilcesi ve civarinda, gecmiste gercekten de tsunami yasandigini ortaya koydu. Bu belgelere gore Kas ile Kumluca arasinda kalan bolge, M.S 68 yilinda tsunami sulari altinda kaldi. ![]() Akdeniz Universitesi Fen Edebiyat Fakultesi Eski Cag Dilleri ve Kulturleri Bolum Baskani Prof. Dr. Sencer Sahin, onceki gun saat 00.36'da 5.5 buyuklugunde bir depremin meydana geldigi Antalya'nin Kas ilcesi ve cevresinde, yuzyillarca once buyuk bir tsunami felaketinin yasadigini soyledi. 'Misir'dan yukselen denizin Anadolu'yu vurmasi, camur deryalari ve susuzluk' donemin yazitlarinda yer aliyor. ![]() Likya kentlerini etkiledi M.S. 68 yilinda yasanan tsunaminin Likya kentlerini etkiledigini anlatan Sahin, "Tarihi kaynaklarda, Misir'dan yukselen denizin, Myra, Simena, Patara gibi bircok antik kenti sular altinda biraktigi bilgisine yer veriliyor" dedi. Kas cevresinde denizaltinda antik kent kalintilari bulunduguna dikkat ceken Prof. Dr. Sahin, yazitlarda, bolgedeki su kanallarinin zarar gormesi sonucu yoredeki insanlarin yaklasik dort ay susuz kaldiklari seklinde bilgilerin bulundugunu ifade etti. Dinsiz Neron yuzunden! ![]() Prof. Dr. Sahin ayrica, yasanan dogal felaketlerin, islenen gunahlarin bir sonucu oldugu yonunde bugun de yaygin olan inanisin kokenlerinin antik caga kadar dayandigini belirtti. Marmara depreminin ardindan da benzer tartismalarin yasandigini hatirlatan Sahin, su bilgileri verdi: ![]() "3. yuzyilda Roma tarihini yazan Iznikli Cassius Dio, bolgede yasanan bu felaketin, o donemde 'Zalim' diye nitelendirilen Roma Imparatoru Neron'dan kaynaklandigini savunmustu. Cassius Dio'nun kitaplarinda, 'Eger Neron bu kadar zulum isleyip, bu kadar gunaha girmeseydi bu felaket olmazdi. Arnavutluk'ta kan govdeyi gotururken, Misir'dan kalkan deniz, Likya'nin sahillerini harap ederken, Neron, olaylar uzerine sakalar yapiyordu' seklinde ifadelere yer veriliyor. Cassius Dio ![]() M.O. 6. yuzyilda yasamis kadin k�hin Sibylle de Myra'nin bir felaketle yikilacagini soyluyor. Bu kehanetler daha sonra Hiristiyan papazlar tarafindan yeniden yorumlanmis. Onlar da 'Dinsiz Neron boyle gunahlar isledigi, Apollon Tapinagi'nda yasananlara Tanri kizdigi icin Myra'yi tepetaklak etti ve camur altinda birakti. Patara'nin cevresi kara bir suyla yok oldu' diyorlar. Halbuki o donemde Apollon Tapinagi, Hiristiyanlara gore coktanrici sayilan paganlarin merkeziydi." Sibylle ![]() |
Doga, Canlilari Yuzmeye Zorluyor
> Doga, Canlilari Yuzmeye Zorluyor Ucmayi, yurumeyi, surunmeyi biliyorlar, ama yine de doga onlari yuzmeye zorluyor! Evrimin garip bir cilvesi olarak bir dizi kus, surungen ya da maymun, biraz tereddutle olsa da, eger mesele yiyecek bulmaksa ve ekmegini tastan cikarmak zorunda kaliyorsa, suya atlamaktan cekinmiyor. Size Cam ’interesse’den ilginc yuzmeler... ![]() Iguana, yiyecek icin buzlu okyanusta Yemegini denizden temin eden tek surungen turu olan Galapagos iguanasi, yosunlara ulasabilmek icin 12 metre daliyor. Yaklasik bir saat suren bu banyo sirasinda erkek iguanalarin vucudu 10 derece soguyabiliyor. Oysa disiler ve genc iguanalar bu kadar isi kaybina dayanamazlar! Bu dayaniklilik ozelliginden yoksun olan disiler ve yavrular bu nedenle de kayalarin etrafindaki yosunlarla yetinmek zorundalar. Bu yosunlari bulamadiklarinda iguana nufusu azaliyor. Sag kalanlarin boylari yuzde 20’ye varan bir kuculme karsi karsiya kalabiliyor. Hoazin ancak yuvasindan dustugunde yuzuyor! Gezegenin en evcimen kusu olan Guyan hoazini (opisthocomus hoazin) agactaki yuvasindan hic cikmaz. Gevis getiren tek kus cinsi olan Guyana hoazini agirliginin dortte birine esit bir sindirim sistemi iceriyor. Sonuc olarak hoazin cok az kasa sahip, hantal ve ucmaya uygun degil. Bu kuslarin her bir kanadinin bileginde buyume sirasinda iki yirtici tirnak uzuyor. Bu tirnaklarla suyun birkac metre uzerinde kurulu olan yuvalarina daldan dala tirmanarak ulasiyorlar. Tabii zaman zaman dusebiliyorlar da! Bu gibi durumlarda tekrar tirnaklariyla kendilerini yukariya cekip yuvalarina dogru yola koyuluyorlar. Beyaz ayi avini buzulun altinda ariyor Kahverengi ayilarin kuzeni olan Kutup ayisi 300 bin yil once Alaska civarini mesken tuttu. O zamandan beri de bu ortama alisti. Yuvarlak hatli on penceleriyle kilometrelerce yuzebilen Kutup ayisinin arka penceleri ise dumen islevini ustleniyor. Bu ayi suyun altinda iki dakika nefessiz kalabiliyorsa da fok baligi avlamakta son derece beceriksiz. Bu nedenle fokun su yuzeyine cikip nefes almasini beklemek icin buzulun uzerinde pusuya yatmak zorunda. Asya filinin hortumu tuba gibi Uzmanlara gore, kalin derili bu memelinin hortumu yakin zamandaki bir evrim urunu degil. 30 milyon yil once yasamis olan filin suda yuzen atasinda kuskusuz bu hortum suyun altinda nefes almasina yariyordu. Simdi de Asya fili sudayken kisa boynu nedeniyle nefes almak icin agzini suyun disina cikaramadigindan hortumu sayesinde soluklaniyor. ![]() Dalgic kusu denizalti gibi Bu kus 40 metre derinlige dalabiliyor. Sorguclu dalgic kusu su depolarini bosaltan denizaltilar gibi tuylerindeki hava miktarini azaltabiliyor ya da cogaltabiliyor. Kucuk kafasi ve ince boynu ilk basta kolaylikla basini daldirmasini sagliyor. Vucudunun cok arkasinda yer alan penceleri perdeli ve ayri parmaklara sahip, bu da onu diger yuzucu kuslardan ayiriyor. Cenevre golunde bu ozel fotografi ceken Nicolas Van Ingen 2005 yilinda Montier-en-Der uluslararasi hayvan ve doga fotograflari festivali juri odulunu kazandi. Makak maymunu nefesini tutarak yengeci yakaliyor ![]() Asya’nin tropikal ormanlarinin derinliklerinde 500 bin yil once dogmus olan yengec makagi bir maymun icin dusunulemeyecek bir ozellik edinerek denize uyum gosterdi. Bu maymun Endonezya, Filipinler ya da Malezya adalarinda yasiyor. Cok iyi yuzen bu makak denizin derinliklerine dalip nefesini tutarak yengec avliyor. Avladigi yengecleri yemeden once de tatli suya batirip kumunu temizliyor. Yilan kuyrugunu kurek gibi kullaniyor Deniz yilanlari 18 milyon yil once ortaya ciktilar. Karasal turlerden evrim gecirdiler. Yanal duz kuyruklarini kurek gibi kullanip ileriye dogru hamle yapiyorlar. Cok uzamis olan akcigerleri genis capli hava rezervlerine sahip. Bu surungenler karada yer degistiremiyorlar. Mercanlari dolasan zeytin yesili rengindeki bu deniz yilani dunyanin en zehirli yilanlarindan biri. Ancak karadaki kuzenleri olan kobralarin tersine saldirgan sayilmaz. |
Kuzey Kutbu’nun Sicak Gecmisi
> Kuzey Kutbu’nun Sicak Gecmisi Kuzey Kutbu’nda arastirmalar duzenleyen bilim adamlari, bolgenin gizemli gecmisine dair onemli veriler elde ettiler. Zorlu doga kosullari nedeniyle arastirmalarin zorlukla yapildigi bolge, basariyla sonuclanan yeni arastirmalara gore tropik bir gecmise sahip. Verilere gore 55 milyon yil once Kuzey Kutbu’ndaki sicaklik degerleri ilik bir yaz gunune denk geliyor. ![]() Bilim adamlari bir bolgenin gecmisine dair ipuclari elde etmek icin oncelikle yerin dibindeki kalintilari inceler. Kuzey Kutbu’nun gecmisi hakkinda elde yok denecek kadar az veri bulunmasinin nedeni ise bolgenin zorlu doga kosullarina sahip olmasi. Fakat son zamanlarda arastirmacilar guclu araclarla bolgede genis bir alani kapsayacak sekilde okyanusun dibinden onemli kalintilar cikarmayi basardilar. Arctic Coring Expedition (ACEX) isimli bir proje dahilinde arastirmacilar tarafindan elde edilen ve incelenen bu fosil ve mineraller, bilim adamlarina gore, bolgede 55 milyon yil once ortalama yaz sicakliginin 24 santigrat derece oldugunu gosteriyor. Bu donemde, su yuzeyinde buzullarin bulunmadigi da ekleniyor. Bu deger, o donem icin daha once tahmin edilen mevsim modellerinin sundugu verilerden 10 derece daha fazla. Bilim adamlari bu sicaklik artisini jeolojik hareketlenmelerden ziyade, kuresel boyutta ani atmosferik degisimlere bagliyor. Yurutulen tahminlere gore yer kabugundan fiskiran metan ve benzeri gazlarin atmosferde sera etkisi yarattigi uzerinden duruluyor. |
Kuzey Kutbu Tropikmis
> |
Cografyanin Bilinmeyenleri
> |