20 Nisan 2007 Cuma

Bu Kurbagalar Timsah Bile Yiyor!

>

Bu Kurbagalar Timsah Bile Yiyor!


Avustralya'daki zehirli bir kurbaga turunun gecirdigi evrim bir eko-k�busa donusuyor.
1935'te tarlalari bocekten korumak icin Guney Amerika'dan Avustralya'ya getirilen bir kurbaga turu 'hizlanarak ve buyuyerek' yayiliyor. Zehirli kurbagalar timsah bile olduruyor Avustralya'daki zehirli bir kurbaga turunun gecirdigi evrim bir eko-k�busa donusuyor.


Bilimsel adi 'Bufo marinus' olan kara kurbagasi turu daha uzun bacakli
ve hizli bir tur olmaya dogru evrilerek butun kitayi sariyor. Bu kurbagalar, 70 yil once, tarim zararlilarinin cogalmasini kontrol etmesi icin kitaya getirilmisti ancak hizla ureyerek ve cok daha hizli hareket etme ozelligini kazanarak bircok farkli hayvana zarar verir hale geldi.
Bufo marinus'lar yilanlari, kertenkeleleri, su kuslarini hatta timsah ve dingolari bile olduruyor. Rahatsiz edildiklerinde baslarinin arkasinda gizlenen iki kesecikten zehirlerini bosaltiyorlar. Zehir, birkac dakikada oldurucu etki gosteriyor.
Agirligi 2 kiloyu bulan kurbagalar, su anda 1 milyon kilometrekarelik bir alana yayilmis durumda. Kurbagalar, Kuzeydogu Avustralya'da seker mahsullerine zarar veren sopa bocegi adli bir tarim zararlisini yok etmek icin 1935'te Guney Amerika'dan Quensland'e getirilmisti. O zamandan beri hizli bir yayilma gosteren kurbagalarin bu yayilisinin nedenlerini anlamak icin cesitli arastirmalar yapilmis. Bilim adamlari, bircok kurbaga ornegi yakalayarak boylarini olcmus ve hareketlerini saptamak icin bellerine 5-6 gramlik radyo vericisi yerlestirmis. Bu arastirmalar sonucunda, kurbagalarin 70 yil once kitaya ilk geldikleri zamana gore, bes kat daha hizli hareket ettiklerini gostermis.
Bilim adamlari, kurbaga turunu kontrol etmenin yolunu bulmak icin simdiye kadar bircok arastirma yapsa da henuz cozum bulamamis. Bilim adamlari cok zaman ve para isteyen sorunun, cozulmedigi takdirde Avustralya eko sistemine ciddi zarar vermesinden endise ediyor.

Bir de katil arilar var

ABD'nin basi da gecen yaz 'katil arilar'la derde girdi. Brezilya'da 1957 yilinda yapilan bir deney sirasinda kafesten kacan Afrikali katil arilar, 48 yilda ABD'ye ulasmisti. Avrupa kokenli bal arilarina gore daha saldirgan olan katil arilar, cok sayida olume neden oluyor.

Deprem: Suclu Kim?

>Yazar: Guler Isin






Yer kabugunun belli bir derinliginde, bir dis merkezden baslayarak olusan ani devinim ya da sarsintilara deprem denir. (1) Bu sarsintilar bazen cok hafif, bazen de cok siddetli olabilirler. Cok hafif depremler ancak ozel aygitlarla farkedilebilirken; siddetli depremler buyuk yapilarin, kentlerin yerle bir olmasina yol acabilir, gerceklestigi bolgenin yerlesim durumuna gore binlerce insanin olumune neden olabilir.

Depremler baslica uc alanda incelenebilir:

 Cokuntu depremleri: Yeraltinda bazi bosluklarin birdenbire cokmesiyle meydana gelirler. Bunlar yer altindaki bosluklarin (magaralarin), komur ocaklarindaki galerilerin, tuz ve jipsli arazilerde erime sonucu olusan bosluklarin, tavan bloklarinin cokmesi ile olusurlar. Hissedilme alanlari yerel olup enerjileri azdir, fazla zarar olusturmazlar. (4)

 Volkanik Depremler: Yanardag puskurmelerinden once ya da puskurme sirasinda olusurlar. (2) Yerin derinliklerindeki magmanin yeryuzune cikisi sirasinda, fiziksel ve kimyasal olaylar sonucunda olusan gazlarin yol actigi patlamalarin bu tur depremleri meydana getirdigi bilinmektedir. Bu depremler de tektonik depremler gibi yereldirler ve onemli zararlara neden olmazlar. Japonya ve Italya'da olusan depremlerin bir kismi bu gruba girmektedir. Turkiye’de aktif yanardag olmadigi icin bu tur depremler yasanmamaktadir. (4)

 Tektonik Depremler: Ilk sarsintidan sonra, gittikce hafifleyerek tekrarlanan, gunlerce hatta aylarca suren bir deprem dizisi olustururlar. Yeryuzunde meydana gelen depremlerin % 90'i bu gruba girer. Turkiye'de gorulen depremler de buyuk cogunlukla tektonik depremlerdir. (2)

Buyuk depremler sirasinda olusan sert yuzey hareketlerinin, yanlis tasarlanmis ya da kotu insa edilmis yapilar uzerinde hasara yol acmasi ve insanlarin yapilar altinda kalarak ya da denetim disi yanginlarda yanarak olmesi sik gorulen bir durumdur. Kimi zaman depremlere eslik eden toprak kaymalarinin, camur akmalarinin ya da denizalti depremlerinin neden oldugu tsunamilerin de (sismik su dalgalari) son derece yikici sonuclar doguracagi hesap edilmeli ve yerlesim duzeni buna gore tasarlanmalidir. (3)
Tsunamilerin sebebi; odagi deniz dibinde olan Derin Deniz Depremleridir; dalgalar kiyilari asar ve kiyilarda buyuk hasarlar birakir. Deniz depremlerinin cok goruldugu Japonya'da 1896 yilinda 30.000 kisi tsunami nedeniyle olmustur. (4)

Siddetli toprak devinimleri, yapilarin yikilmasi, baraj cokmesi sonucu taskinlar, yangin, can kaybi gibi etkenler; bazen iyi belirlenen etkenlere ve kosullara gore degisiklik yaratir. Alinabilecek onlemler bu sebeplerle olusabilecek zararlari azaltabilir. Toprak altinin yapisi ve dayanimi, yapilarin turu, ortalama nufus yogunlugu, depremin ortaya ciktigi yerel saat ve halkin aliskanliklari nihai hasarin boyutlari icin son derece belirleyici etkenlerdir. Butun bu nedenlerle siddetleri birbirine yakin depremler cok farkli kayiplara yol acabilir. (3) Bir bolgenin binalarinin depreme karsi korunma kurallarinin saptanmasi icin, deprem riski haritalarindan yararlanilir. Deprem riski, depremin bir bolgeden ziyade bir baska bolgede olma ya da belli bir zaman araliginda belli bir bolgede ortaya cikma olasiliginin tahminidir. (1)

Tum dunyada depreme dayanikli yapi tipleri uzerinde calismalar yurutulmekte, bu amacla deprem kataloglari olusturulmaktadir. Bizim ulkemizin de dunyada depremselligin ve deprem riskinin en yuksek oldugu ulkelerden biri olmasi; deprem konusuyla yakindan ilgilenilmesine sebep olmus, bu konuyla ilgili bilimsel arastirmalara agirlik verilmesini saglamistir. Bu nedenle, 1979 yilinda depremle ilgili sorunlari incelemek ve bu sorunlara cozum getirmek amaciyla Bayindirlik ve Iskan Bakanligi’na bagli olarak “Deprem Arastirma Enstitusu” adi altinda bir kurum Ankara’da faaliyete baslamistir. Bu enstitunun gorevleri; deprem tehlikesi ve siddetinin derecesine gore bolgelerin jeolojik zemin mekanigi arastirmalarini yapmak, yerlesmeye uygun alanlari saptamak ve depreme dayanikli yapi tiplerini belirlemektir. Yapilan calismalar enstitunun “Deprem Arastirma Bulteni”nde yayimlanmaktadir. Enstitu, ayrica Turkiye’nin deprem bolgesi haritasini hazirlama islemini de ustlenmistir. (1)

Bu baglamda tum dunyada ve ulkemizde kullanilmak uzere depremin tanimini ve sonuclarini duzenli bir sekilde aciklamak adina “Deprem Siddet Cetvelleri” olusturulmustur. Bu asamada depremin siddetinin ne anlama geldigini tanimlamak gerekmektedir. Depremin siddeti; herhangi bir derinlikte gerceklesen depremin, yeryuzunde hissedildigi bir noktadaki etkisinin olcusu olarak tanimlanmaktadir. Baska bir deyisle; depremin siddeti, onun yapilar, doga ve insanlar uzerindeki etkilerinin bir olcusudur. (4) Bu baglamda; siddet cetvellerinin aciklamasina gecmeden once, burada kullanilacak terimler aciklanmalidir.

Ozel bir sekilde depreme dayanikli olarak projelendirilmemis yapilar uc tipte incelenebilmektedir:

A Tipi : Kirsal konutlar, kerpic yapilar, kirec ya da camur harcli moloz tas yapilar.
B Tipi : Tugla yapilar, yarim kagir yapilar, kesme tas yapilar, beton biriket ve hafif prefabrike yapilar.
C Tipi : Betonarme yapilar, saglam yapilmis ahsap yapilar.

Siddet derecelerinin aciklanmasinda kullanilan; az, cok ve pek cok terimleri ortalama bir deger olarak sirasiyla, % 5, % 50 ve % 75 oranlarini belirlemektedir. Yapilardaki hasar ise bes gruba ayrilmistir :

Hafif Hasar: Ince siva catlaklarinin meydana gelmesi ve kucuk siva parcalarinin dokulmesiyle tanimlanir.

Orta Hasar: Duvarlarda kucuk catlaklarin meydana gelmesi, oldukca buyuk siva parcalarinin dokulmesi, kiremitlerin kaymasi, bacalarda catlaklarin olusmasi ve bazi baca parcalarinin asagiya dusmesiyle tanimlanir.

Agir Hasar: Duvarlarda buyuk catlaklarin meydana gelmesi ve bacalarin yikilmasiyla tanimlanir.

Yikinti: Duvarlarin yarilmasi, binalarin bazi kisimlarinin yikilmasi ve derzlerle ayrilmis kisimlarinin baglantisini kaybetmesiyle tanimlanir.

Fazla Yikinti: Yapilarin butun olarak yikilmasiyla tanimlanir.

Siddet cizelgelerinin aciklanmasinda her siddet derecesi uc bolume ayrilmistir: (a) Ilk bolumde depremin kisi ve cevre uzerindeki etkileri incelenmektedir. (b) Ikinci bolumde depremin her tipteki yapilar uzerindeki etkileri incelenmektedir. (c) Ucuncu bolumde depremin arazi uzerindeki etkileri belirlenmistir.

Siddet Cetveli :

I- Duyulmayan
(a) Titresimler insanlar tarafindan hissedilmez, yalnizca sismograflarca kaydedilirler.

II- Cok Hafif
(a) Sarsintilar yapilarin en ust katlarinda, hareket halinde olmayan cok az kisi tarafindan hissedilir.

III- Hafif
(a) Deprem ev icerisinde az kisi, disarida ise sadece uygun sartlar altindaki kisiler tarafindan hissedilir. Sarsinti, yoldan gecen hafif bir kamyonetin meydana getirdigi sallanti gibidir. Dikkatli kisiler, ust katlarda asilmis esyalarda meydana gelen hafif sallantiyi izleyebilirler.

IV- Orta Siddetli
(a) Deprem ev icerisinde cok, disarida ise az kisi tarafindan hissedilir. Sarsinti, yoldan gecen agir yuklu bir kamyonun olusturdugu sallanti gibidir. Kapi, pencere, mutfak esyalari vb. titrer; asili esyalar biraz sallanir. Agzi acik kaplarda olan sivilar biraz dokulur. Arac icerisindeki kisiler sallantiyi hissetmezler.

V- Siddetli
(a) Deprem; yapi icerisinde herkes, disarida ise cok kisi tarafindan hissedilir. Uyumakta olan bircok kisi uyanir, az sayida kisi bulundugu binayi terk etme egilimi gosterir. Hayvanlar huysuzlanmaya baslar. Yapilar bastan asagiya titrer, duvarlara asilmis resimler ve esyalar onemli derecede sarsilir. Sarkacli saatler durur. Kimi sabit olmayan esyalar yerlerini degistirebilir ya da devrilebilir. Acik kapi ve pencereler siddetle acilip kapanabilir. Iyi kilitlenmemis kapali kapilar acilabilir. Iyice dolu, agzi acik kaplardaki sivilar dokulur. Sarsinti, yapi icerisine agir bir esyanin dusmesi gibi hissedilir.
(b) A tipi yapilarda hafif hasar olabilir.
(c) Bazen kaynak sularinin debisi degisebilir.

VI- Cok Siddetli
(a) Deprem ev icerisinde ve disarida hemen hemen herkes tarafindan hissedilir. Ev icerisindeki bircok kisi korkar ve disari kacar, bazi kisiler dengelerini kaybeder. Evcil hayvanlar agillarindan disari kacar. Bazi hallerde tabak, bardak gibi cam esyalar kirilabilir, kitaplar raflardan asagiya duser. Agir mobilyalar yerlerini degistirir.
(b) A tipi ve B tipi kimi yapilarda hafif hasar ve A tipi az sayida yapida orta hasar gorulur.
(c) Bazi durumlarda nemli zeminlerde 1 cm. genisliginde catlaklar olusabilir. Daglarda rastgele yer kaymalari, pinar sularinda ve yeralti su duzeylerinde degisiklikler gorulebilir.

VII- Hasar Yapici
(a) Bolge sakinlerinin buyuk bir kismi evlerinden disari kacar, pek cok kisi oturduklari yerden kalkmakta gucluk ceker. Sarsinti, arac kullanan kisiler tarafindan belirgin bir sekilde hissedilir.
(b) C tipi cok binada hafif hasar, B tipi cok binada orta hasar, A tipi cok binada agir hasar, A tipi az binada yikinti gorulur.
(c) Sular calkalanir ve bulanir. Kaynak suyu debisi ve yeralti su duzeyi degisebilir. Bazi durumlarda kaynak sulari kesilir ya da kuru kaynaklar yeniden akmaya baslar. Bir kisim kum cakil birikintilerinde kaymalar olur. Yollarda heyelan ve catlama olabilir. Yeralti borulari ek yerlerinden hasara ugrayabilir. Tas duvarlarda catlak ve yariklar olusur.

VIII- Yikici
(a) Korku ve panik meydana gelir. Arac kullanan kisiler rahatsiz olur. Agac dallari kirilip duser. En agir mobilyalar bile hareket eder ya da yer degistirerek devrilir. Asili lambalar zarar gorur.
(b) C tipi cok yapida orta hasar, C tipi az yapida agir hasar, B tipi cok yapida agir hasar, A tipi cok yapida yikinti gorulur. Borularin ek yerleri kirilir. Heykeller ve benzer yapilar hareket eder ya da burkulur. Mezar taslari devrilir. Tas duvarlar yikilir.
(c) Yol kenarlarinda ve vadi iclerinde kucuk yer kaymalari olabilir. Zeminde farkli genisliklerde santimetre olcusunde catlaklar olusabilir. Gol sulari bulanir, yeni kaynaklar meydana cikabilir. Kuru kaynak sularinin akintilari ve yeralti su duzeyleri degisir.

IX- Cok Yikici
(a) Halk arasinda genel panik yasanir. Mobilyalarda onemli hasar olur. Hayvanlar kacisir.
(b) C tipi cok yapida agir hasar, C tipi az yapida yikinti, B tipi cok yapida yikinti, B tipi az yapida fazla yikinti ve A tipi cok yapida fazla yikinti gorulur. Heykel ve sutunlar duser. Bentlerde onemli hasarlar olur. Toprak altindaki borular kirilir. Demiryolu raylari egrilip bukulur, yollar bozulur.
(c) Duzluk yerlerde su, kum ve camur tasmalari meydana gelir. Zeminde 10 cm genisligine dek catlaklar olusabilir. Egimli yerlerde ve nehir teraslarinda bu catlaklar 10 cm’den daha buyuk olabilir. Bunlarin disinda, bircok yerde cok sayida hafif catlaklara rastlanabilir. Kaya dusmeleri, yer ve dag kaymalari, sularda buyuk dalgalanmalar meydana gelebilir. Kuru kaynaklar yeniden sulanabilirken, sulu olanlar da kuruyabilir.

X- Agir Yikici
(a) C tipi cok yapida yikinti, C tipi az yapida fazla yikinti, B tipi cok yapida fazla yikinti, A tipi pek cok yapida fazla yikinti gorulur. Baraj, bent ve koprulerde onemli hasarlar olusur. Tren yolu raylari egrilir. Yeraltindaki borular kirilir ya da egrilir. Asfalt yollarda kasisler olusur.
(b) Zeminde birkac desimetre olcusunde catlaklar olusabilir. Bazen 1 metre genisliginde catlaklar da olabilir. Nehir teraslarinda ve dik egimli yerlerde buyuk heyelanlar olur. Buyuk kaya dusmeleri meydana gelir. Yeralti su seviyesi degisir. Kanal, gol ve nehir sulari karalar uzerine tasar. Yeni goller olusabilir.

XI- Cok Agir Yikici
(a) Iyi yapilmis yapilarda, koprulerde, su bentleri, barajlar ve tren yolu raylarinda tehlikeli hasarlar olur. Yol ve caddeler kullanilmaz hale gelir. Yeraltindaki borular kirilir.
(b) Yer, yatay ve dikey dogrultudaki hareketler sonucunda genis yarik ve catlaklar tarafindan onemli bicimde bozulur. Cok sayida yer kaymasi ve kaya dusmesi meydana gelir. Kum ve camur fiskirmalari gorulur.

XII- Yok Edici (Manzara Degisir)
(a) Pratik olarak topragin altindaki ve ustundeki tum yapilar bastan basa yikintiya ugrar.
(b) Yer yuzeyi tamamen degisir. Genis olcude catlak ve yariklar olusur. Yeni goller ve caglayanlar olusur. (4)

Deprem Siddet Cetveli’nin ortaya koymus oldugu bu bilgiler son derece aciklayici bilgilerdir. Ancak, sahip olunan bu genis bilgiler, gunumuz dunyasinda olusan olasi sonuclari engelleyememektedir. Yapilan butun calismalara ve arastirmalara ragmen ulkemizde ve tum dunyada defalarca deprem felaketinin en aci yuzuyle karsi karsiya kalinmis, binlerce insanin olumu engellenememistir.

30 Mayis 1998’de yasanan Afganistan depreminde 3 bin kadar insan olmus, 50 koy yerle bir olmustur. 4 Subat 1998’de Iran’da 2 bin kisi; 28 Mayis 1995’de Rusya’da 1989 kisi; 17 Ocak 1995’de Japonya’da 6 bin 500 kisi; 30 Eylul 1993’de Hindistan’da 22 bin kisi; 21 Haziran 1990’da yine Iran’da 35 bin kisi ve 19 Eylul 1985’de ise Meksika’da 8,1 siddetindeki bir deprem sonucunda 6 - 12 bin kisi olmustur. (5) Deprem ve depremin sonuclari, kontrol edilemezligi nedeniyle gunumuz dunyasinin en onemli sorunlarindan biri haline gelmistir. Kimi asilsiz ve bilim disi iddialarin aksine; ne zaman gerceklesecegi, siddetinin ne olacagi onceden kestirilemez. Iste depremin yarattigi bu belirsizlik kimi zaman insanlarin farkli yollardan yardim bulmaya calismasina; hurafelere, gercek disi iddialara, sarlatanlara inanmasina yol acmakta, bilimsel cozum yollarini goz ardi etmesine sebep olmaktadir.

Turk insani depremi cok iyi bilir. Binlerce insanini depremlerde kaybetmistir. Turkiye’de kaydedilen en buyuk deprem, 26 Aralik 1939 tarihinde Erzincan’da olmustur. Bu depremde yaklasik 33 bin kisi olmustur. (6) Erzincan, Dinar, Varto, Adana depremleri ilk akla gelen yikimlardir. 17 Agustos 1999’da tum Marmara Bolgesi’ni sarsan buyuk depremin ardindan; dusuk siddetli ya da yuksek siddetli depremler Turk insani icin sasirtici degildir artik. 17 Agustos 1999 tarihinden, 17 Agustos 2003 tarihine kadar gecen sure zarfinda Turkiye’de buyuklugu 2.5’i gecen tam 11,351 deprem yasanmistir. (12)
Ancak butun bunlara ragmen depremle nasil mucadele edecegini bir turlu kestiremez insanimiz. “Kaderde varsa olur.” mantigi, depremden korunmak adina yapilabilecek bir sey olmadigi dusuncesini insanlarimizin aklina kazimistir adeta. Teknoloji ve teknolojinin getirdigi yenilikler goz onune alinmamakta ve bunun kacinilmaz bir sonucu olarak olumler engellenememektedir.

Oysa kayiplari engellemek adina yapilabilecek milyonlarca sey vardir. Yasanan kayiplarin en buyuk nedenlerinden biri; sanayi tesislerimizin, kent, kasaba ve koylerimizin, buyuk kisminin yuksek depremsellik gosteren alanlarda, ozelikle tektonik kokenli aluvyal ovalarda kurulmus olmasidir. (1) Ayrica geleneksel yapi tipleri de depreme dayaniksizdir, ama insanlar depremi zaten “doganin bir cezasi” olarak gordukleri icin dayanikli binalar yapmak endisesinde degildirler. Iste bu asamada insanlari bilinclendirmenin ne kadar onemli oldugu anlasilmaktadir. Artik bazi seylerin farkina varilmasi kacinilmaz bir zorunluluk halini almistir. Teknolojik ve bilimsel gelismelere sirt cevirerek, hurafelerle, batil inanclarla ugrasarak sorunlara cozum bulanamayacagi bariz bir gercektir. Evlerimizi depreme dayanikli hale getirmek, yerlesim merkezlerini fay hatti ve batakliklar uzerine kurmamak, enerji kaynaklari sebekelerini, hastaneleri depreme dayanikli hale getirmek, halka bu konuda ozel egitim vermek; kisacasi deprem oncesi ve sonrasiyla ilgili akilci kararlar almak insanimizin her depremde maddi ve daha da onemlisi manevi yonden yikilmasini buyuk olcude engelleyecek onlemlerdir.

17 Agustos 1999 tarihinde Marmara Bolgesi’nde meydana gelen Richter olcegiyle 7.4 siddetindeki depremin bilancosu hepimiz icin cok agir oldu: Yapilan resmi aciklamaya gore 17 bin 840 kisi oldu; 43 bin 953 kisi yaralandi; 505 kisi sakat kaldi; 285 bin 211 konut, 42 bin 902 isyeri hasar gordu. (7) Gercek can kaybi sayisi halen bilinmiyor.
Depremin en cok vurdugu yerlesim alanlarimizdan biri olan Golcuk'te 5 bin 383 kisi yasamini yitirdi. Bu, Golcuk'te yasayan her 25 kisiden 1'inin depremde oldugunu gosteriyor. Deniz Kuvvetleri Komutanligi'ndan 421 kisi hayatini kaybetti. 5 bin 252 kisi ise enkazdan yarali cikti. 13 bin 191 konut ve 2 bin 132 isyeri tamamen yikildi. 10 bin 850 konut ve 1274 isyeri orta hasarli, 8 bin 409 konut ve 1095 isyeri az hasarli olarak tespit edildi. Izmit Kent Kurultayi tarafindan yaptirilan arastirmanin sonuclarina gore; nufusun yuzde 64'unun Golcuk’u terk ederek baska illere goc ettigi anlasiliyor. Golcuk'un 80 bin olan nufusunun 30 binlere dustugu tahmin ediliyor. (8) Iste bu korkunc tablo insanlara depremin ne kadar aci oldugunu bir kez daha hatirlatmakla kalmadi, onlari bu olumlerin engellenebilecegi konusunda da bilinclendirdi. Son gunlerde bu karanlik tabloda insanlarimiz icin bir isik belirdi. Artik sadece hurafelere ve bazi yerlesmis basma kalip dusuncelere koru korune baglanmiyorlar. Olumleri engelleyebilmek icin uzerlerine duseni yapmaya calisiyorlar. Medyada her gun deprem oncesinde alinacak onlemler ve sonrasinda uygulanacak prosedurler surekli anlatiliyor. Bu bilinclenmenin bir sonucu olarak; halk, depremin insanlarda actigi derin yaralari, ulkede yarattigi buyuk yikimi, eskiden yaptigi gibi gormezden gelemiyor, tum depremzedelere elinden geldigince yardim etti ve etmeye de devam ediyor, onlarin yaralarini mumkun oldugunca sarmaya calisiyor. Cunku bu yasananlarin bir film karesi ya da bir kabus olmadigini herkes bu buyuk depremle ilk defa bu kadar net bir bicimde farketti. Bu yasananlar butun insanlarin basina gelebilirdi. Bir gun bir beton yigini altinda kurtarilmayi bekleyenler kendileri ya da en yakinlarindan biri olabilirdi. O yuzden Turk halki 17 Agustos’ta yasanan bu buyuk aciyi hep birlikte dindirmeye calisti ve hala da bunun icin caba harciyor. 17 Agustos depremi sadece Marmara Bolgesi’ni degil, tum Turkiye’yi sarsti ve derinden etkiledi.

Bu deprem insanlara cok onemli bir gercegi daha gosterdi. Insanlari deprem degil; sagliksiz binalar, insaatlardan caldiklari malzemelerle servet yapan muteahhitler oldurur. Yine “Marmara Depremi”nde bu olayin en aci orneklerinden birini yasadik. Bolgenin guvenilir oldugu dusunulen is adamlarindan birinin yapmis oldugu neredeyse tum binalarin gerek yanlis malzeme kullanimindan, gerekse yanlis yapi planindan dolayi yikilarak yuzlerce insanin olumune sebep oldugunu derin bir uzuntuyle seyrettik. Bolu ilinde; yaralanan ya da hayatini kaybeden insanlarin, hasar goren binalarin buyuk bir kisminin sorumlulugu adi gecen sahsa aitti. 20 Agustos 2002 yilinda soz konusu kisiyle ilgili yayinlanan bir haberde is adami, yikilmasindan sorumlu tutuldugu 400 konutun aciklamasini soyle yapiyor:

-“Cinarcik’ta 3 bin 100 konut yaptirip sattim. Bunlardan 400 tanesi yikildi. 2 bin 100 tanesi ise ayakta. Bendeki yikinti orani yuzde 14’tur. Yikilan konutlarin da zemin etudu raporunu aldim. Zemini curuk cikti.”
-“Bu raporu, evleri yaparken alsaydiniz da bu acilar yasanmasa daha iyi degil miydi?” sorusunu,
-“Bir kere bunun caresi yok ki.” seklinde cevaplamis.

Is adami, 17 Agustos depreminde Yalova ve Cinarcik’ta yaptirdigi konutlarda hayatini kaybeden 168 kisinin olumunden sorumlu tutuldu; hakkinda Yalova’da acilan dava guvenlik sebebiyle Konya 6. Asliye Ceza Mahkemesi’ne nakledildi. Konya’da ortagi ile birlikte tutuklu yargilanan is adami 8,5 ay hapiste kaldi. 20 Mart 2000’de tutuksuz yargilanmak uzere tahliye edildi. Insaatlarda deniz kumu kullanmakla, kalitesiz malzeme kullanip ucuz konut satmakla elestirildi. (9)

Peki su anda bu kisi ne yapiyor? Yeniden muteahhitlige basladi!
“Su anda profesyonel anlamda muteahhitlik yapmiyorum. Bilgi, beceri ve tecrubelerimi muteahhit arkadaslarimla paylasiyorum. Depremden ders aldim. Su anda yaptirdigimiz villalarin tamami depreme son derece dayanikli.”

Is adaminin 168 kisinin olumunden sorumlu tutuldugu davasi halen devam ediyor.
Ancak, artik buna dur demenin vakti geldi de geciyor. Insanlara deprem bilincini kazandirmali ve hayatlarini nasil garanti altina alabileceklerini anlatmaliyiz. Deprem bir doga olayidir ve engellenemez. Ancak dogurabilecegi kotu sonuclar, alinabilecek onlemlerle en aza indirgenebilir. Dunyamizda bunu basarmis toplumlar varken neden biz de onlardan biri olamayalim? Ornegin Japonya. Onlar gelistirdikleri olaganustu teknolojiler sayesinde yuzlerce insanin olumune neden olabilecek buyuklukteki depremleri neredeyse gunluk yasamlarinda hicbir kesintiye ugramadan atlatabiliyorlar. Devlet ve tum vatandaslar hayatlarini ve tum yapilanmalarini olasi bir depreme gore kurmuslar. Tum gerekli onlemler onceden alinmis. Japonya’da insanlar onlem almak icin buyuk bir felaketi beklemiyorlar. Iste bu sayede, Japonya toplamda milyonlara ulasabilecek olumleri en aza indirmeyi basarabilmistir. Onlar gereken bilinci en basta edinmisler. Kendilerinden sonra gelecek tum nesillere gerekli bilinci asilamis, batil inanclara, hurafelere inanmamis, amaclarina ulasmak adina teknolojiyi sonuna kadar kullanmislardir.

Gecmisten bugune kendini bircok felaketten kurtarmayi basarmis olan Turkiye de, Japonya’yi ve Japonya gibi diger kimi ulkeleri ornek alarak insanlari koruyabilme sansina sahiptir. Ancak insanlarimizdaki bilinclenme, 17 Agustos’un anilari zihinlerden silinmeye basladikca yok olmaktadir. Turkiye’deki konutlarin yuzde 85'inde zorunlu deprem sigortasini bulunmamaktadir. 2003 yilinin Ocak ayinda 2 milyon 97 bin 608 olan sigortali konut sayisi, Agustos ayinda 1 milyon 975 bin 188'e dusmustur. (11)

Bu baglamda, insanlarimizin kendini egitmesi ve bilinclenmesi gerekmektedir. Boylece olumleri engellemek cok ulasilmaz bir hedef olmaktan cikacaktir. Unutmayalim ki; insanlari olduren deprem degil, en ufak bir sallantida birer mezar haline donusen evleridir. Biraz daha az para vererek sahip olunan o evler, bir gun sizin veya ailenizin son nefeslerini verdigi moloz yiginlari haline donusebilir. O zaman “Suclu kim?” sorusunun cok fazla onemi kaldigini sanmiyorum. Eger bu icinizi rahatlatacaksa butun olumlerin sucunu uzerime alabilirim. Bu sevdiklerinizi geri getirecek mi?

Kaynaklar:

(1) (1986). Buyuk larousse sozluk ve ansiklopedisi. Istanbul: Gelisim Yayinlari.
(2) Deprem turleri. (b.t.). Alindi 3 Mart 2004, http://www.afet.gen.tr/deprem/turleri.html.
(3) (1980). Dunyamiz ansiklopedisi. (2. Baski). Istanbul: Gelisim Yayinlari.
(4) Deprem nedir? (b.t.). Alindi 3 Mart 2004, http://www.belgenet.com/deprem/depremnedir.html
(5) Dunya’daki buyuk depremler kronolojisi. (b.t.). Alindi 3 Mart 2004, http://www.afet.gen.tr/deprem/dunyakronoloji.html.
(6) Turkiye’de kaydedilen en buyuk deprem. (b.t.). Alindi 3 Mart 2004, http://www.afet.gen.tr/deprem/anbuyuk.html.
(7) Salman, B. (17 Agustos 2000). Orada kimse var mi? Alindi 3 Mart 2004, http://www.belgenet.com/deprem/170800_c17.html
(8) Rakamlarla Golcuk, 25 kisiden 1’i oldu. (17 Agustos 2000). Alindi 3 Mart 2004, http://www.belgenet.com/deprem/170800_c17.html
(9) Veli Gocer yarim kalan insaatlarini bitirmek icin Yalova’ya geri dondu. (20 Agustos 2002). Alindi 3 Mart 2004, http://www.arkitera.com/haberler/200.../veligocer.htm
(10) “Beton tabut imalatcisi Veli gocer” yeniden muteahhitlige basladi. (b.t.). Alindi 3 Mart 2004, http://haber.superonline.com/haber/a...3_9121,00.html
(11) Deprem sigortasi ihmal ediliyor. (17 Agustos 2003). Alindi 3 Mart 2004, http://www.hurriyetim.com.tr/haber/
(12) 4 yilda 11.351 deprem. (17 Agustos 2003). Alindi 3 Mart 2004, http://www.hurriyetim.com.tr/haber/0...~302445,00.asp


Bu yazi PiVOLKA'nin basili surumuyle aynidir.

Avrupa ve Asya Arasinda Bir Enerji Koprusu: Turkiye

>Yazar: K. Emrah Turna


Turkiye, gelismekte olan ulkeler arasinda ust basamaklara oynayan, yasadigi tum krizlere ragmen ekonomisini ayakta tutmayi basarabilen ve bu yuzden de guclu bir devlet yapisina sahip oldugu soylenebilecek ve bolgesindeki jeo-stratejik onemini degisen tum siyasi - ekonomik dengelere ragmen koruyan bir ulke.
Gelisen teknoloji ve degisen siyasi degerler sonucunda dunya uzerindeki bircok ulke, jeo-stratejik onemini kaybetti. Turkiye de belirli zamanlarda ve konularda bu onem kaybini yasayan ulkeler arasinda yer aldi. Bu onem kaybina karsin Turkiye, enerji konusunda cok ciddi bir rol ustlenmeye hazir.

Enerji’de Degisim

Dunyada, ama ozellikle Avrupa piyasasinda dogalgazin onemi gittikce artiyor. Bunun cesitli nedenleri var ama bunlardan en onemlisi, dogalgazin diger tum yakitlara nazaran daha fazla doga dostu olmasi ile birlikte dogalgaz haricindeki bircok enerji kaynaginin rezervlerinin gelecege yonelik kaygilar olusturmasidir.

Gelismis ulkeler birer birer nukleer enerjiden faydalanmaktan feragat ediyor. Bunun nedeni nukleer enerjinin tasidigi riskin boyutu. Bu risk kontrol altina alinabiliyor, fakat ortadan kaldirilamiyor. Bu yuzden ozellikle Avrupa’da dogalgazin enerji piyasasindan aldigi pay giderek artiyor. Gelismis ulkelerin disindaki bircok Dogu Avrupa ulkesi de nukleer enerji kullanimindan vazgeciyor. Onlarin gerekceleri ise cok daha carpici. Hali hazirda kullandiklari nukleer cevrim santrallerinin buyuk bir bolumu eski Rus teknolojisi ile yapilmis ve tasidiklari risk, gelismis ulkelerdeki atom santrallerine nazaran cok daha buyuk. Bunun otesinde, bahsi gecen bu risk, maliyetin cok yuksek olmasi ve Dogu Avrupa ulkelerinin bu maliyetleri karsilayamamasi yuzunden kontrol altina alinamiyor.
Tum bunlar gelismis ulkelerin ya da gelismekte olan ulkelerin neden atom enerjisini terk ettiklerini gozler onune sererken, dogalgazi tercih etme nedenlerinin de doga dostu bir enerji olmasindan kaynaklandigi goruluyor.

Avrupa’da Dogalgaz

Avrupa’nin dogalgaz tuketimi 2001 rakamlari ile yaklasik 440 milyon metrekup. Buna karsilik uretimi ise 285 milyon metrekup. Baska bir deyisle Avrupa, tuketiminin 1/3’unu ithal ederken, 2/3’unu kendi kaynaklarindan karsiliyor. Avrupa’daki ulkelerin birkacinin disinda -onemsiz de olsa- dogalgaz uretimi mevcut. Ancak ana ureticiler Ingiltere, Hollanda ve Norvec. Kitadaki dogalgaz uretiminin % 90’indan fazlasini bu ulkeler gerceklestiriyor. Ancak Avrupa enerji piyasasinda dogalgazin orani artarken, uretimde bir artis olmamasi, hatta kitanin su anda elinde bulunan dogalgaz rezervlerinin uzun bir omrunun olmadigi, bunun da otesinde yakin bir gelecekte tukenecegi gercegi, piyasada olusacak arz aciginin nereden karsilanacagi sorusunu gundeme getiriyor.

Dogalgaz ithalinin oldukca buyuk bir bolumunu Rusya’dan boru hatlari vasitasi ile karsilayan Avrupa, tek bir ulkeye bagimli olmanin yaratacagi siyasi ve ekonomik sorunlarin farkinda ve farkli alternatiflerin arayisinda. Su an Rus dogalgazinin en iyi alternatifleri Cezayir’den deniz yoluyla ithal edilen LNG (Liquid Natural Gas – Sivilastirilmis Dogal Gaz) ile birlikte Cezayir-Italya ve Cezayir-Ispanya arasindaki dogalgaz boru hatlari olarak goruluyor. Ancak bu boru hatlarinin, Italya ve Ispanya’nin kendi taleplerinden fazlasini karsilamasi pek de mumkun degil. Avrupa’ya Katar, Nijerya ve bunun gibi ulkelerden gelen LNG’nin ileride olusabilecek talep acigini kapatmasi ise zor. Tum bu kaynaklar sonuna kadar kullanildiginda, bir ihtimal, olusabilecek arz acigini kapatabilir; ancak, bunun ne kadar ekonomik ve uygun oldugu tartisilir. Iste tam bu noktada Turkiye’nin muhtemel rolunun onemi ortaya cikiyor.

Turkiye’de Dogalgaz Tuketimi ve Ithali

Turkiye 1992-2001 yillari arasinda tuketimini yaklasik 3.5 kat artirarak dogalgaz ihrac eden ulkelerin gozunde iyi bir alici oldu. Uzun zamandir Turkiye’de ciddi bir dogalgaz potansiyeli olduguna dair dusunceler ortaya konuluyor. Boyle bir rezerve sahip olunsa bile, bunun ekonomiye kazandirilmasinin maliyeti oldukca fazla olacak. Bu nedenle, Turkiye’nin dogalgazda disa bagimliligi tartisma goturmeyecek bir konu. Basta belirttigim Turkiye’nin jeopolitik onemi, tam bu noktada ortaya cikiyor.

Turkiye’nin dogusunda varligi kanitlanmis rezervleri olan ulkeler bulunuyor. Bunlar arasinda buyuk bir rezerv potansiyeli bulunan Iran dogalgazi da tuketim icin bekliyor.

( http://www.botas.gov.tr/dogalgaz/dg_alim_ant.html )


Mevcut Anlasmalar
Miktar (Plato) (Milyar m3/yil)
Imzalanma Tarihi
Sure (Yil)
Durumu

Rus. Fed.
(Bati)
6
14 Subat 1986
25
Devrede

Cezayir (LNG)
4
14 Nisan 1988
20
Devrede

Nijerya (LNG)
1.2
9 Kasim 1995
22
Devrede

Iran
10
8 Agustos 1996
25
Devrede

Rus. Fed.
(Karadeniz)
16
15 Aralik 1997
25
2002

Rus. Fed.
(Bati)
8
18 Subat 1998
23
Devrede

Turkmenistan
16
21 Mayis 1999
30
2005

Azerbaycan
6.6
12 Mart 2001
15
2006


Avrupa’nin cesitli nedenlerle dogalgazda Rusya’ya alternatif bir arz kaynagi istegi ve ileride olusmasi olasi arz acigi beklentisi, yasli kitanin enerji piyasasinin gundeminin ortasinda bulunuyor. Bunun yaninda dogalgaz potansiyeli ile anilan Asya ulkelerinin Avrupa piyasasinda olusmasi beklenen yeni talepleri karsilama konusundaki yeterlilikleri, ortaya yeni pazarlar cikartiyor. Turkiye, suphesiz bu pazardaki en buyuk rolu ustlenmeye en yakin aday.

Cografi konumunun disinda Turkiye’nin pazardan buyuk bir pay almasini saglayacak baska bir olay da soz konusu. Yukarida da bahsi gectigi gibi, ulke icerisindeki dogalgaz tuketimi, son yillarda buyuk bir artis gosteriyor. Gerek sanayide, gerekse hane kullaniminda dogalgaz tuketimi artiyor. Bircok sehre dagitim sebekeleri kuruluyor. Botas tuketimdeki bu artisi karsilamak uzere yeni yatirimlar yapiyor ve yaptiriyor. Bunlari yaparken de ileriye donuk talep hesaplamalari yapiyor. Botas’in hesaplarina gore onumuzdeki 20 yillik donemde tuketim katlanarak ciddi bir patlama yapacak. Botas’in bu hesaplari cesitli cevrelerden konu hakkinda uzman kisilerce abartili bulunuyor ve bu kisilerin haklilik payi oldukca yuksek gorunuyor. Goruslere gore Botas’in bu hesaplari ve yatirimlari sonucu onumuzdeki yillarda Turkiye’de ciddi bir arz fazlasi olusacak.

Take or Pay (Al ya da Ode) antlasmalarina gore, Turkiye almayi taahhut ettigi gazi kullanmasa bile parasini odemek zorunda. Botas’in yaptigi bu onemli hatayi Turkiye acisindan olumlu yone cevirmek yine Botas’in elinde. Sahip oldugu kontratlarin ozel sektore devri sayesinde, bu sektorde ileride olusmasi muhtemel olan arz fazlasini, Avrupa’da olusacak talep fazlasina karsilik arz edebilir. Tabii Botas kendisi de bu arz fazlasini Avrupa piyasasinin talebine sunabilir, fakat ozellestirmenin sektore saglayacagi getiriler -ortaya cikardigi riskler ile birlikte- oldukca buyuk.

Avrupa piyasasinda onumuzdeki yillarda ciddi bir arz acigi olusma ihtimali oldukca yuksek. Turkiye cografi konumunu kullanarak, onemli ekonomik cikarlar saglayabilir. Bunun yaninda yapilan hatalar tersine cevrilebilir. Yeter ki oyun liberal ekonominin kurallarina gore akillica oynansin ve olabildigince cabuk ve gec kalinmadan harekete gecilsin.

Kaynakca

Boru Hatlari ile Petrol Tasima A.S. http://www.botas.gov.tr
Enerji Piyasasi Duzenleme Kurumu http://www.epdk.gov.tr
International Energy Agency http://www.iea.org
Energy Information Administration http://www.eia.doe.gov


Bu yazi PiVOLKA'nin basili surumuyle aynidir.

Iste Bir Gercek Daha Mutlaka Okuyun Derim

>iNSANLAR FELSEFEYi COCUKKEN MASALDAN, SONRA KiTAPLARDAN,


iHTiYARLAYINCA DA ARKALARINDA KALAN HAYATLARINDAN

>>> >OGRENEBiLiRLER!!!
>>>
>>> >
>>>
>>> >TUM DOSTLARA
>>>
>>> >
>>>
>>> >HEPINIZIN BILDIGI GIBI ETIBANK OZELLESTIRILECEK VE ALICISI
>>>
>>> >AMERIKA VE BOR ISLETMELERI ETIBANK BUNYESINDE
>>>
>>> >KONULAN FIYAT NEDIR 40 MILYON $ LUTFEN BIR DAHA OKUYUN VE
>>>
>>> >LUTFEN
>>>
>>> >HERKESE ILETIN LUTFEN Onemli !!!!!!!!!!!!!!!!!!!
>>>
>>> >
>>>
>>> >Borla calisan araba uretildi, Turkiye kiskacta.
>>>
>>> >*Arabayi bor madeniyle calistiracak patentli 600 proje oldugu
>>>
>>> >ortaya
>>>
>>> >cikti Turkiye, dunya rezervinin yuzde 70`ine sahip ve uluslar arasi
>>>
>>> >trostler
>>>
>>> >Turkiye uyanmadan bu kaynagi ele gecirmeyi planliyor.
>>>
>>> >
>>>
>>> >Amerikan Millenium Cell (MC) ve stratejik ortagi
>>>
>>> >Daimler-Chrysler (DC), seri uretime bile gecti. Ancak uluslararasi
>>>
>>> >trostler,
>>>
>>> >bu gelismeleri ulkemizdeki bor zenginligine egemen olmak icin
>>>Turkiye`den
>>>
>>> >kaciriyor.
>>>
>>> >
>>>
>>> >Aksiyon dergisinde yayimlanan habere gore, konuyla ilgili
>>>
>>> >incelemelerden biri Scientific American dergisinin Mayis 2002
>>>sayisinda
>>>
>>> >yayimlandi
>>>
>>> >Bir arkadasimdan gelen ve daha once bilginiz oldugunu dusundugum bir
>>>
>>> >mektubu
>>>
>>> >onemi
>>>
>>> >nedeniyle ve arkadasimin ricasi uzerine dikkatlerinize sunuyorum.
>>>
>>> >
>>>
>>> >T O R Y U M
>>>
>>> >
>>>
>>> >Toryum radyoaktif bir element ve dogal olarak nukleer enerji elde
>>>etmekte
>>>
>>> >kullaniliyor.
>>>
>>> >Hem de alternatifleri icinde en temizi.
>>>
>>> >
>>>
>>> >Dunyada en cok Toryum rezervine sahip ulke hangisi bilin bakalim?
>>>Turkiye.
>>>
>>> >
>>>
>>> >Rezervi ne kadar ?
>>>
>>> >--- 800.000 Ton.
>>>
>>> >
>>>
>>> >Sonra hangi ulke geliyor? --- Hindistan.
>>>
>>> >
>>>
>>> >Rezervi ne kadar ? --- 300.000 Ton.
>>>
>>> >
>>>
>>> >Turkiye`nin, ic borcu --- 85 milyar $.
>>>
>>> >
>>>
>>> >Dis Borcu ---125 milyar $.
>>>
>>> >
>>>
>>> >Toplam ---220 milyar $.
>>>
>>> >
>>>
>>> >Peki sahip oldugumuz Toryum`un degeri ne kadar? ---120
>>>
>>> >TRILYON $. Yani
>>>
>>> >
>>>
>>> >toplam borcumuzu 545 kere oduyor.
>>>
>>> >
>>>
>>> >Once Bor, simdi de Toryum...
>>>
>>> >
>>>
>>> >Daha bilmedigimiz neler var kim bilir !...
>>>
>>> >
>>>
>>> >**DUSUNULEBILECEK EN TEMIZ YAKIT` basliginda verilen haberde,
>>>
>>> >kimyager
>>>
>>> >
>>>
>>> >Steven Amendola`nin Ford Explorer model otomobili bor
>>>
>>> >bilesiklerinden
>>>
>>> >
>>>
>>> >elde edilen yakitla calistirildigini anlatiyordu
>>>
>>> >
>>>
>>> >
>>>
>>> >**ABD`li kimyager Amendola`ya gore, sodyum bor hidritle
>>>
>>> >calisan
>>>
>>> >
>>>
>>> >otomobilin
>>>
>>> >
>>>
>>> >
>>>
>>> >hem menzili iki katina cikiyor, hem patlama
>>>
>>> >ihtimali olmadigi
>>>
>>> >icin tam
>>>
>>> >
>>>
>>> >guvenli oluyor, hem cevre kirliligi olmuyor, hem de yakit
>>>
>>> >
>>>
>>> >kullanildiktan sonra tekrar degerlendirilebiliyor.
>>>
>>> >
>>>
>>> >
>>>
>>> >**Benzinle calisan otomobillerde yakiti depolama sorunu
>>>
>>> >oldugu icin
>>>
>>> >
>>>
>>> >menzili dusuyor. Borla calisanlardaysa bu sorun ortadan
>>>
>>> >kalkiyor
>>>
>>> >
>>>
>>> >sodyum bor Hidrit
>>>
>>> >
>>>
>>> >maddesi ile suyun olusturdugu hidrojenin yakit pillerine
>>>
>>> >ulasmasi ve
>>>
>>> >
>>>
>>> >aciga cikan enerjinin
>>>
>>> >mekanik enerjiye donusmesiyle yuruyor.
>>>
>>> >
>>>
>>> >**Bor konusu ozellikle son yillarda Turkiye gundeminden hic
>>>
>>> >inmedi.
>>>
>>> >
>>>
>>> >Bilgisayardan silaha, nukleer teknolojiden akaryakita kadar
>>>
>>> >bircok
>>>
>>> >
>>>
>>> >alanda kullanilan bor, ister istemez bircok cevrenin ilgi
>>>
>>> >odagi...
>>>
>>> >
>>>
>>> >**Tartismalar, bazi kisi ve guclerin ozellestirme furyasinida
>>>
>>> >
>>>
>>> >arkalarina alarak, bu cazip ve stratejik madeni `ic etmek`
>>>
>>> >
>>>
>>> >istediginden, uluslararasi trostlerin Turkiye`yi bor konusunda baski
>>>altina
>>>
>>> >aldigina,
>>>
>>> >
>>>
>>> >bor`u devletin yeterli karlilik ve verimlilikte kullanamadigina kadar
>>>
>>> >uzaniyor.
>>>
>>> >
>>>
>>> >**Devlet Denetim Elemanlar? Dernegi(DENETDE) Baskani Atilay
>>>
>>> >Erguven de
>>>
>>> >
>>>
>>> >bor gibi hayati onemi olan konulardaki gelismelerin
>>>
>>> >Turkiye`ye gec
>>>
>>> >
>>>
>>> >yansimasini , BATILILAR TURKIYE`YE BOR TEKNOLOJISININ
>>>
>>> >GELMESINI
>>>
>>> >
>>>
>>> >ONLEDIKLERI GIBI , O KONUDAKI ONLEMELERI DE DUYUP, BORUN
>>>
>>> >ONEMINI
>>>
>>> >
>>>
>>> >KAVRAMAMIZI ISTEMIYORLAR!` sozleriyle izah
>>>
>>> >ediyor.
>>>
>>> >
>>>
>>> >**Dunya bor rezervinin yuzde 70`i Turkiye`de.Bizi yuzde 13`le
>>>
>>> >ABD izliyor.
>>>
>>> >
>>>
>>> >**Rezervlerini yillar once kullanmaya baslayan Amerika`nin,
>>>
>>> >kendi
>>>
>>> >
>>>
>>> >topraklarindan cikarabilecegi miktar gittikce azaliyor. Bor
>>>
>>> >zengini
>>>
>>> >
>>>
>>> >Turkiye ise bu potansiyelini ancak ham borunu satarak
>>>
>>> >
>>>
>>> >degerlendirebiliyor.
>>>
>>> >
>>>
>>> >*** Mamul bor urunleri uretebilmek icin gerekli teknoloji
>>>
>>> >Turkiye`de yok.
>>>
>>> >
>>>
>>> >Cunku Batili
>>>
>>> >ulkeler bor teknolojisini bize vermeyi hep
>>>
>>> >reddediyor.
>>>
>>> >
>>>
>>> >Ham cevher olarak adeta sudan ve kumdan ucuza sattigimiz bor,bize
>>>pahali
>>>
>>> >ithal urunler
>>>
>>> >olarak geri donuyor.
>>>
>>> >
>>>
>>> >NOT: BU YAZIYI BURAYA KADAR OKUDUYSANIZ, BILINCLI VE DUYARLI BIR
>>>
>>> >VATANDASSANIZ, LUTFEN BU YAZIYI TUM TANIDIKLARINIZA ILETIN.
>>>
>>> >
>>>
>>> >Neptunyum Elementi.
>>>
>>> >
>>>
>>> >93 Atom Numarali Neptunyum radyoaktif bir elementtir ve
>>>
>>> >uranyum
>>>
>>> >
>>>
>>> >pillerinin
>>>
>>> >uretiminde kullanilir. 1940'ta California
>>>
>>> >Universitesi
>>>
>>> >
>>>
>>> >profesorlerinden Amerikali Mc Millan ve Abelson tarafindan
>>>
>>> >kesfedilen
>>>
>>> >
>>>
>>> >bu radyoaktif elementten son yillarda enerji uretiminde had
>>>
>>> >safhada
>>>
>>> >
>>>
>>> >faydalaniliyor
>>>
>>> >
>>>
>>> >Ustelik de alternatifleri icinde en ucuza mal edilen bir
>>>
>>> >ELEMENT...
>>>
>>> >
>>>
>>> >Peki bilin bakalim bu Neptunyum dunyada en cok nerede
>>>
>>> >bulunuyor?
>>>
>>> >
>>>
>>> >BiLDiNiZ: Turkiye' de...
>>>
>>> >
>>>
>>> >Tahmin edilen rezerv ne kadar? 127.000 Ton...
>>>
>>> >
>>>
>>> >Sonra
>>>
>>> >hangi ulke geliyor? Bulgaristan.
>>>
>>> >
>>>
>>> >Onun rezervi ne kadar? 2.500 Ton.
>>>
>>> >
>>>
>>> >Peki sahip oldugumuz Neptunyum'un degeri ne kadar?...
>>>
>>> >
>>>
>>> >Cok sasiracaksiniz ama 9 Trilyon $
>>>
>>> >
>>>
>>> >Turkiye'nin, ic borcu: 85 milyar $.
>>>
>>> >
>>>
>>> >DIS Borcu 125 milyar $.
>>>
>>> >
>>>
>>> >Toplam; 220 milyar $.
>>>
>>> >
>>>
>>> >Elimizdeki Neptunyum'un degerini tekrar ediyorum 9 TRiLYON $
>>>
>>> >Yani
>>>
>>> >
>>>
>>> >toplam borcumuzun 40 kat fazlasi Once Bor, sonra Toryum,
>>>
>>> >simdi de
>>>
>>> >
>>>
>>> >Neptunyum.
>>>
>>> >Bilgilenmek ve bildirmek amaci ile lutfen sessiz kalmayiniz...
>>>
>>> >
>>>
>>> >Pekiiii Adamlar ne diyor biliyor musunuz gecenlerde? "Turkiye
>>>Turklere
>>>
>>> >birakilamayacak kadar zengin bir ulkedir"
>>>
>>> >Kim isletecek bu madenleri?
>>>
BIZMI? ONLAR MI?

Sovyetlerin cokusu Neyi Etkiledi

>Sovyetler Birligi'nin cokusu, beraberinde, boz ayi populasyonlarinin da cokusunu getirdi. Gunumuzde Kamcatka Yarimadasi'nin devleri uzerindeki en buyuk tehdit, bu yabanil topraklarda surdurulen yasadisi avcilik.




Yamactan asagiya hantal hantal inen ayinin kafasi, metronom gibi bir o yana bir bu yana sallaniyor. Uzun kis uykusundan uyanmasindan bir iki hafta sonra h�l� mahmur; gununu, Rusya'nin Kamcatka Yarimadasi'ndaki Gayzerler Vadisi'nde baharin gelisiyle boy gosteren ilk gur ve saglikli otlarla karnini doyurarak geciriyor. Gozlerini acik tutmak icin buyuk bir mucadele vererek, tepecigin ustune sendeleye sendeleye tirmaniyor ve oraciga cokuyor. Kocaman kafasini on pencelerine dayiyor, hemen ardindan derin bir uykuya teslim oluyor. Uzun ve yorucu bir kis sona ermis durumda, her sey yolunda gorunuyor.

Pek de oyle degil. Yeni mevsim, Avrasya'nin en buyuk ayi turu olan Kamcatka boz ayilari icin tehlikelerle birlikte geldi. Benim burada buyudugum zamanlarda, yani Sovyet doneminde 1200 kilometrelik yarimadaya ulasim, ordu tarafindan kisitlanmisti. Ustelik yaban hayati yonetimine buyuk miktarlarda odenek ayriliyordu. O gunlerde sayilari 20.000'e ulasan boz ayilar bu yabanil dogada ozgurce dolasiyordu. Sovyetler Birligi'nin dagilmasinin ardindan bolgede uluslararasi av turizmi, petrol aramalari, dogalgaz kullanimi ve altin madenciligi giderek yayildi; balikcilik ve kacak avcilik aldi yurudu. Bolgedeki ayi populasyonu yaklasik 12.500'e kadar dustu.

Gunumuzde, benim de biyolog olarak gorev yaptigim Yaban Hayati Koruma Dernegi gibi uluslararasi orgutler, Rusya'da gorev yapan yaban hayat yoneticilerine destek oluyor. Ancak, Moskova'nin zenginliginden cok uzaklarda, h�l� bunalimdaki yerel ekonomisiyle Rusya'nin bu bakir bolgesinde ayilarin gelecegi, farkli cikarlara sahip insanlara bagli olarak, kapanin elinde kalacaga benziyor. Ayilar, av rehberleri icin gelir kapisi. Uzmanlar icin Rusya’nin yaban hayatinin kilit parcalarindan. Kacak avcilar icin, som baligi avinda (ve cok k�rli havyar isinde) buyuk bir rakip. Bu devasa hayvanlarin soylarinin surmesi ya da tukenmesi, buyuk olcude bu kiran kirana mucadelede kimin galip gelecegine bagli.

Turkiye cope atilanlarin degerini kesfediyor

>Turkiye cope atilanlarin degerini kesfediyor. Copten kurtarilabilenler sise, kitap, CD, telefon karti, su kaydiragi, mobilya, gubre, hatta enerji olarak yeniden hayatimiza giriyor.



Burasi bir turizm sirketi gibi calisiyor..." Tesisi gezdiren Celal Sevencan bunlari soylerken, herkes hipnotize olmus gibi onundeki banttan gecen parcalanmis kagitlara, ic ice girmis kablo ve naylonlara, meyve suyu, bira ve deterjan kutularina bakiyor...

Yuzleri maskeli isciler, her gun hic dusunmeden onlerindeki banttan gecen cope atilmis esyalari buyuk bir titizlikle ayiriyor. Birbirine karismis yigindan ayrilan her bir parca, yeniden kullanilacak baska bir malzemeye donusturulmek uzere geri donusum tesislerine gonderiliyor.

Agiz ve burunlarindaki maske, ziyaretcileri koku ve sineklerden korusa da onlar bu manzaraya fazla dayanamiyor, acik havaya cikmak istiyorlar...

Sevencan, "Burayi ziyaret edenler copun bu denli degerli oldugunu gorunce sasiriyor” diyor. O, nufusu coktan 10 milyonu asan Istanbul'un copunden sorumlu kisi; Istanbul Buyuksehir Belediyesi (IBB) Kati Atik Yonetimi Muduru. Turizm sirketi gibi calistigini soyledigi tesis ise hemen her gun okullardan, sirketlerden, hatta yurtdisindan meraklilarin ziyaret ettigi IBB Kemerburgaz Geri Kazanim Ayristirma ve Kompost Tesisi.

Tesis, gunde 1000 ton cop ayristirilabilme kapasitesine sahip. Ama bu rakam, Istanbul'da bir gunde cikan copun sadece on ikide biri. Sevencan, "Buraya gelen copun yuzde 3'u geri donusturulebilecek malzeme olarak ayiklanabiliyor" diyor. Bunun nedeni, kompost elde etmek amaciyla kurulmus olan tesise, organik atik miktari yogun olan atiklarin gonderilmesinin yani sira atiklarin karisik toplanmasi ve tasinmasi ile bazi atiklarin geri donusturulme ozelliklerini kaybetmesi. Tesise gelen copler, 80 milimetrelik eleklerden geciyor ve kalanlar ayristirma kabinlerinden geciriliyor. Atiklar, aluminyum, plastik, pet sise, teneke, poset ve karisik hurdalar olmak uzere alti ayri bolumde toplaniyor. Geri kalanlar, organik agirlikli coplerle beraber park ve bahcelerde kompost gubre olarak kullanilmak uzere fermantasyon unitesine gonderiliyor.

Kompost sefi Cetin Ozturk, Istanbul’un copunun yaklasik yuzde 60’inin organik oldugunu soyluyor. Ancak bunun yuzde 8'i kompostlanabiliyor. Ozturk, " Copu kaynaginda, yani evlerden cikarken ayirmak onemli. Copler karisinca pek cok malzemeyi ayirmak imk�nsizlasiyor ve bu da copun degerini azaltiyor" diyor.

Turkiye'de henuz pek az kisi, "ise yaramaz" diye cope gonderdigi atiklarin, cevreye verdigi zararin otesinde, buyuk bir ekonomik deger tasidiginin farkinda olsa da, gerek AB'ye uyum cercevesinde cikan yasalardan dogan zorunluluklar, gerekse bazi yerel yonetim ve sivil toplum kuruluslarinin kaynaginda ayristirma cabalari, giderek daha fazla atigin geri kazanimini sagliyor.

Turkiye'de geri kazanim ve kaynaginda ayristirma soz konusu oldugunda, orta yasa gelmis pek cok insan cocukluk anilarina donuyor. 1960’ta yedi yasinda olan Ferid Ekmekcioglu da, arkadaslariyla gazete topladigi zamanlari hatirliyor: "Topladigimiz gazeteleri mahalle bakkalina ya da el arabalariyla dolasan toplayicilara verirdik. Nereye goturduklerini bilmiyorum ama herhalde onlar da kagit fabrikalarina satiyordu..."

Kucuk yasta, farkinda olmadan geri donusum ekonomisine katki yapan Ekmekcioglu, bugun Cevre Koruma ve Ambalaj Atiklarini Degerlendirme Vakfi (CEVKO) Yurutme Kurulu Baskani ve atiklarin kaynaginda ayrilmasindan, yerel yonetimlerce toplanmasina ve geri donusum tesislerine varisina kadar entegre bir geri kazanim dongusu olusturmak icin caba gosteriyor.

Turkiye'de geri kazanim sokak toplayicilarindan, geri donusturulebilecek atiklari ikincil hammadde olarak kullanan fabrikalara kadar giderek genisleyen bir sektor olma yolunda. Kagit ve metal kutu toplayicilariyla, “Eskiler aliyooomm!” diye bagirarak sokak sokak dolasan hurdacilar yerini yavas yavas daha organize toplayicilara birakiyor.

1989 yilinda uc yerden aldigi kagit ve kartonu geri donusturulmek uzere kagit fabrikalarina gonderen Lokman Hekim Saglik Vakfi, bugun Istanbul ve Gebze'deki 4000 noktadan, yilda yaklasik 12.000 ton kagit, metal kutu, naylon, plastik, pet sise, lastik, printer kartusu vb. malzeme topluyor.

Vakfin baskani Dr. Ayhan Tokgoz, "16 yilda geri kazanima yonelik faaliyetlerden 100 bin dolar gelir sagladik" diyor. Sadece copun geri donusumune hizmet etmekle kalmayan vakif, sosyal bir geri donusum de yaratiyor ve yoksul hastalara 24 saat saglik hizmeti veriyor. Tokgoz, bugune kadar geri donusumden elde ettikleri gelirle Gebze Beylikbagi'ndaki hastanede 16.000 kisiye poliklinik hizmeti verdiklerini anlatiyor.

CEVKO Genel Sekreteri Mete Imer'e gore ise, "Sorun kagit, metal, plastik kutularini toplamakla bitmiyor, asil is ondan sonra basliyor". Imer, geri kazanimin ancak kaynaginda ayristirilip, geri donusum veya yeniden degerlendirme tesislerine teslim edilmesine kadar giden dongunun duzgun islemesiyle mumkun olabilecegini soyluyor.

Eko Tarim Tum Dunyayi Besleyebilir

>Saygin ekoloji dergisi ‘Environmental Science and Technology’de yayimlanan bir arastirma, urun rotasyonu, organik tarim, nadas gibi yontemlerin topraga zarar vermeden hasati yuzde 70 oranlarinda artirabilecegini savunuyor. Bilim insanlari tarimda ilac ve gubrenin dusurulmesinin topragin uzun donem verimliligini ve hasat surekliligini artardigini vurguluyor.





Tarim verimliligi konusunda simdiye dek yapilan en kapsamli calismada dunyanin 57 ulkesinde yurutulen 280 proje arastirildi. Arastirma ekibinden Ingiliz Essex Universitesi uzmani Prof. Jules Pretty, gelismekte olan ulkelerde geleneksel metodlarla yapilan tarimin gelismis ulkelerdeki teknolojik ve kimyasal destekli tarima gore topraga daha az zarar verdigini ve bu nedenle de daha surdurulebilir oldugunu vurguluyor.

Arastirmacilar, topragin biyocesitliligini bozmayan yontemlerin uzun vadede daha yuksek hasat verdigine dikkat cekerek, bocek ilaclarinin ve verim artirici kimyasallarin kullanilmamasi gerektigine vurgu yapiyor. Bilim insanlari, doganin bocek ve kurtlara karsi kendi yontemlerini gelistirdigini ve bunlarin tercih edilmesini oneriyor.

IYI TOPRAK SUYU TUTAR

Saglikli bir toprak yapisi ayni zamanda daha az su sarfiyati demek. Tum urunlerin yetismesi icin suya gereksinim var; ancak organik acidan daha zengin olan topraklar daha fazla su tutuyor ve bu suyu daha zengin bir icerikle birlestirebiliyor. Topragin suyu tutma becerisi, ozellikle suyun az bulundugu veya kuraklik donemlerinin uzun surdugu bolgelerde kritik bir ozellik olarak one cikiyor.

TOPRAGA GIREN KIMYASALI YINE INSAN YIYOR

Dunya Saglik Orgutu (WHO) istatistikleri, kimyasal temelli ve topraga asiri yuklenen tarimsal yontemlerin hava ve temiz su kaynaklarini kirlettigini ve dogaya bircok kirletici maddenin salinmasina neden oldugunu vurguluyor. Kimyasal tarimin gorunmeyen maliyeti, cevre kirligi, erozyon ve toprak kaybi, seller, su kalitesinin dusmesi ve bu tur sulari icen kisilerin sagliginin bozulmasi olarak insanogluna geri donuyor.





Tarimsal uretimde meydana gelen ‘kimyasallasma’nin cevreye ve insan sagligina etkisi ise, ancak uzun vadede ortaya cikacagindan konu kamuoyunda hakettigi yankiyi bulmuyor. Prof. Pretty’ye gore, kimyasal tarimin insanliga uc turlu faturasi var: “Ucuz gida adina kimyasal icerikli yiyecekler icin once sirketlere, sonra bunun pisligini temizlemek icin cevreye, son olarak da kendi sagligimizi kurtarmak icin doktorlara bedel oduyoruz.”

TARIM ENDUSTRISI VE ORGANIK TARIM VIZYONU

Son yillarda tarim urunleri de, kuresel ekonomi icindeki yerini aldi; ornegin tum dunyadaki bugday, misir unu ve pirincin yuzde 90’a yakini 6 dev tarim sirketi tarafindan pazarlaniyor. Halen dunyadaki tarimsal ticaretin yuzde 80’i, 10 adet sirket tarafindan yonetiliyor. Kuresel ekonomiye hakim olan buyuk tarim sirketleri hasadi artirmak icin her turlu yola basvuruyor.

Tarim endustrisi, hizla ticari isletmelerin daha fazla urun almak icin topraga yuklendikleri bir hal aliyor. Bu trendin devam etmesi halinde yiyecek kalitesi dusecek, cevre kirlenecek ve tarim urunlerinin fiyati artacak.

Bilim insanlari tum dunya hukumetlerinin organik tarima yonelmesi gerektigini savunuyor. Uzmanlar bu baglamda uluslararasi kuruluslarin semsiyesinde ulusal hukumetlerin, organik veya geleneksel tarim yontemlerini desteklemesi gerektigini savunuyor.

Not: Arastirmayi konu alan makale Environmental Science and Technology dergisinde yayimlandi.

Turkiyenin 9 Trilyon Dolari Yer Altinda Ilginc Ama Gercek

>ISTE TURKIYENIN DISA BAGLILIGI VE BIZIM KENDI DOGAL ZENGINLIKLERIMIZ





Son zamanlarda internette mail yoluyla dolasan ve bazi gazetelere “bomba” olarak dusen bir konu var: Neptunyum.

Bu haberlere gore oldukca degerli olan Neptunyum, ulkemizde cok bulunan bir elementtir ve enerji uretiminde cok dusuk maliyet ile kullanilabilmektedir. Ayni haberde, Turkiye’nin Neptunyum rezervi 127 bin ton ve degeri 9 trilyon dolar olarak belirtilmektedir. Internette yayilan bu haber ile insanlara bu “servetin” kullanilmadigi, gozardi edildigi veya cesitli guclerce kullaniminin engellendigi ifade edilmekte, hatta Amerika’nin Irak’a mudahalesinden sonra ikinci hedefinin Turkiye’de varoldugu iddia edilen Neptunyum rezervleri oldugu anlatilmaktadir. Gonderilen e-postalar ile insanlar, bu “servetin” varligina sahip cikmaya, bilinclenmeye davet ediliyor. Ancak bu haberde rezervin nerede bulunduguna, haberin kaynaginin ne olduguna dair hicbir bilgi yok.

Kisa bir sure icinde ise MTA (Maden Tetkik ve Arama), TAEK (Turkiye Atom Enerjisi Kurumu) gibi bilimsel kurumlar tarafindan olaya aciklik getiriliyor ve ardindan konu hakkinda cesitli gazete ve bilimsel kurumlarin Internet sayfalarinda konunun anlatildigi gibi olmadigi, dogruyu yansitmadigi aciklaniyor.

Arastirmalarin sonucunda Turkiye’de Neptunyum elementinin veya maddesinin varligina dair bir bulgu olmadigina dahasi dunyanin hicbir yerinde Neptunyum’u dogal olarak ureten bir maden yatagi bulunmadigina deginilerek. Neptunyum’un dogal bir maden olmadigi Uranyum’un islenmesi sonucu ortaya cikan bir madde oldugu ifade edilmektedir. Turkiye'deki 9 bin tonluk Uranyum rezervi bulundugu ve bunu isleyip Neptunyum'u teknolojik olarak elde ettigimizi varsaydigimiz takdirde dahi, maliyetinin bahsedildigi gibi ucuz olmadigi ve uretim maliyetlerinin cok uzerinde olacagi belirtilmekte ve eklenmektedir: “Bu elementi en ucuz uretme yontemi Uranyum'dan atom bombasi uretimi surecinde Plutonyum'a cevirme islemlerinde veya nukleer guc ureten santrallerde bir yan urun olarak elde edilmesidir. Baska bir deyisle, ileri teknoloji isteyen bir surectir. Dunya'da Neptunyum ihtiyaci cok kisitli olup, sadece notron dedektoru yapiminda kullanilmaktadir. Dolayisiyla bu elementin Dunya'da uretimi cok sinirli ve azdir.".

Bireysel olarak "ah bir sayisal loto, milli piyango ciksa da zengin olsam" dusuncesi goruluyor ki toplumun geneline de sicramis durumda. Her iki-uc senede bir Turkiye'de trilyon dolar eden madenler ortaya cikmakta ama biz nedense bunlari hic gorememekteyiz. Cok fazla hayalci ve kolaya kacan bir toplum olmaya basladigimizi veya oyle olmamiz icin gayret sarfedildigini dusunmeye basliyor insan. Oturup calismaktan, calisarak ulkeyi kalkindirmaktansa bir hazine bulsak da "yirtsak", borclari odesek, herkesin geliri 20.000 - 30.000 dolarlari bulsa ne guzel olur degil mi? Hadi boyle bir kaynagin oldugunu varsayalim; toplum olarak bu dusunce yapisi devam ettigi takdirde kazanilanlar da cok kisa surede tuketilecektir.

Bu tur spekulatif haberlerin gecmiste oldugu gibi gelecekte de devam etmesi olasidir. Bu tip haberlerin insanlari etkiledigi ve heyecanlandirdigi bir gercek. Ancak bunlarin bilimsel olarak ele alinip degerlendirildikten sonra ciddiye alinmasi beraberinde getirecegi hayal kirikliklarini da engelleyecektir.


Ben kisisel olarak bu ulkeye bu yakismaz derim ve bunu biz kullanalim Amerika gibi yabanci gucler kullanmasin.
TURKIYE BUNU KAZANICAK

Ozgur Yazilim ve Acik Kayak Gunleri

>

Ozgur Yazilim ve Acik Kayak Gunleri

Istanbul Bilgi Universitesi Bilgisayar Bilimleri Bolumu, geleneksellestirdigi “Ozgur Yazilim ve Acik Kaynak Gunleri” etkinliginin, bu yil dorduncusune ev sahipligi yapiyor. 2003 yilindan bu yana duzenlenen etkinlige, her sene bilisim alaninda uluslararasi arenada taninmis kisiler konusmaci olarak katiliyor.

Istanbul Bilgi Universitesi Bilgisayar Bilimleri Bolumu tarafindan organize edilen “Ozgur Yazilim ve Acik Kaynak Gunleri 2006” yazilim endustrilerini gelistirmek, yazilim maliyetlerini dusurmek, bilgisayar okuryazarligini artirmak amaciyla acik kaynak ve GNU/Linux konularinda ulusal ve uluslarararasi duzeyde uzman isimlere ev sahipligi yapiyor.


Turkiye'nin ozgur yazilim ve acik kaynak konularinda daha fazla biliclenmesinin ve uretime gecmesinin amaclandigi konferanslarda, gectigimiz yil dunyada ve Turkiye'de ozgur yazilim ve bilisim teknolojileri alanlarinda yasanan onemli gelismeler tartisilacak. Bu yilin konuklari arasinda Debian GNU/Linux projesinin kurucusu Ian Murdock, Debian GNU/Linux proje lideri Branden Robinson, GNU/Linex projesinden Manon van Leeuven, Creative Commons Bulgaristan Proje Lideri Dragoslava Pefeva bulunuyor.

24-25 Subat tarihlerinde BILGI Dolapdere Kampusu’nde duzenlenecek etkinlik, IBM Turk ve Hurriyet e.yasam ana sponsorlugunda, Parkyeri, Akinon Design Studio, ve Novell Turkiye’nin destegiyle gerceklestiriliyor. Etkinlik ayrica, icerik sponsoru olan tOSSad (TUBITAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Arastirma Enstitusu’nun (UEKAE) Avrupa Birligi 6. Cerceve Programi kapsaminda, Bilgi Toplumu Teknolojileri alaninda yuruttugu Acik Yazilimlari Benimseme ve Yayma) Projesi tarafindan da destekleniyor. Ilgilenen herkesin katilimina acik ve ucretsiz olan “Ozgur Yazilim ve Acik Kaynak Gunleri 2006” icin http://open.bilgi.edu.tr adresinden kayit yaptirmak gerekiyor.

Buzullar sanilandan daha hizli eriyor..(18.02.2006)

>Milliyet

Gronland buzulundan Atlantik okyanusuna dokulen buz miktarinin son bes yilda hemen hemen iki katina ciktigi, bu durumun okyanuslarin seviyesinin ongorulenden daha hizli yukselmesine yol acacagini dusundurdugu bildirildi.
ABD'deki Kansas Universitesi ile NASA "Jet Propulsion Laboratory" tarafindan yapilan ve Amerikan Bilimsel Gelisme Birligi'nin (AAAS) St Louis'teki konferansinda sunulan arastirmaya katilanlardan buzulbilimci Eric Rignot, buzullarin buzlarini okyanusa dokme seklinin, bir ic buzulun iklim degisikliklerine bagli olarak nasil degisim gecirdigini anlamak icin cok onemli bir faktor oldugunu belirtti.
Rignot, Gronland ic buzulunun azalmasi ve dunya capinda okyanuslarin seviyesinin yukselmesine etkisi konusunda tahminlerde bulunmak icin su anda kullanilan modellerin buz kutlelerinin denize dusme hizini hesaba katmadigini kaydetti.
Arastirmacilar, 1,7 milyon kilometrekare yuzeyi ve uc kilometrelik kalinligiyla Gronland buzulunun tamamen erimesi durumunda okyanus sularinin yaklasik yedi metre yukselmesine neden olacagi ve yogun nufuslu kiyi bolgelerinin buyuk bolumunun sular altinda kalacagi tahmininde bulunuyorlar.
Arastirmacilarin uydu yoluyla yaptigi hesaplamalara gore, Gronland buzulunun erimesi dunya capindaki okyanus sularinin yilda yarim milimetre yukselmesine neden oluyor. Arastirmacilar ayrica, okyanusa dusen buzlar yuzunden kaybedilen buz kutlesinin 1996'da 90 kilometrekupten, 2005'de 224 kilometrekupe yukseldigini belirtti.
Arastirmacilar, son 20 yilda Gronland'in guneydogu kesiminde hava sicakliginin uc derece yukseldigini de kaydetti.
Uydu gozlemlerinden edinilen bilgilerde ayrica, Gronland'in iki buyuk buzulu olan Kangerdlugssaq ve Ilulissat'dan her birinin, 1960'li yillara gore, 14 ve 11 kilometre kadar azaldigi ortaya cikti.

Eko-Tarim Tum Dunyayi Besleyebilir

>

Eko-Tarim Tum Dunyayi Besleyebilir


Dunyanin 57 ulkesinde yurutulen 280 projeye gore, dogayla barisik tarim yontemlerinin gelismekte olan ulkeleri doyurabilecek surdurulebilir bir verime ulasabilir.

Saygin ekoloji dergisi ‘Environmental Science and Technology’de yayimlanan bir arastirma, urun rotasyonu, organik tarim, nadas gibi yontemlerin topraga zarar vermeden hasati yuzde 70 oranlarinda artirabilecegini savunuyor. Bilim insanlari tarimda ilac ve gubrenin dusurulmesinin topragin uzun donem verimliligini ve hasat surekliligini artardigini vurguluyor. Uzmanlar dunyada sadece Kuba ve Isvicre’nin surdurulebilir tarim esaslarina uydugunun altini ciziyor.
Tarim verimliligi konusunda simdiye dek yapilan en kapsamli calismada dunyanin 57 ulkesinde yurutulen 280 proje arastirildi. Arastirma ekibinden Ingiliz Essex Universitesi uzmani Prof. Jules Pretty, gelismekte olan ulkelerde geleneksel metodlarla yapilan tarimin gelismis ulkelerdeki teknolojik ve kimyasal destekli tarima gore topraga daha az zarar verdigini ve bu nedenle de daha surdurulebilir oldugunu vurguluyor.

Arastirmacilar, topragin biyocesitliligini bozmayan yontemlerin uzun vadede daha yuksek hasat verdigine dikkat cekerek, bocek ilaclarinin ve verim artirici kimyasallarin kullanilmamasi gerektigine vurgu yapiyor. Bilim insanlari, doganin bocek ve kurtlara karsi kendi yontemlerini gelistirdigini ve bunlarin tercih edilmesini oneriyor.

IYI TOPRAK SUYU TUTAR
Saglikli bir toprak yapisi ayni zamanda daha az su sarfiyati demek. Tum urunlerin yetismesi icin suya gereksinim var; ancak organik acidan daha zengin olan topraklar daha fazla su tutuyor ve bu suyu daha zengin bir icerikle birlestirebiliyor. Topragin suyu tutma becerisi, ozellikle suyun az bulundugu veya kuraklik donemlerinin uzun surdugu bolgelerde kritik bir ozellik olarak one cikiyor.

TOPRAGA GIREN KIMYASALI YINE INSAN YIYOR
Dunya Saglik Orgutu (WHO) istatistikleri, kimyasal temelli ve topraga asiri yuklenen tarimsal yontemlerin hava ve temiz su kaynaklarini kirlettigini ve dogaya bircok kirletici maddenin salinmasina neden oldugunu vurguluyor. Kimyasal tarimin gorunmeyen maliyeti, cevre kirligi, erozyon ve toprak kaybi, seller, su kalitesinin dusmesi ve bu tur sulari icen kisilerin sagliginin bozulmasi olarak insanogluna geri donuyor.


Tarimsal uretimde meydana gelen ‘kimyasallasma’nin cevreye ve insan sagligina etkisi ise, ancak uzun vadede ortaya cikacagindan konu kamuoyunda hakettigi yankiyi bulmuyor. Prof. Pretty’ye gore, kimyasal tarimin insanliga uc turlu faturasi var: “Ucuz gida adina kimyasal icerikli yiyecekler icin once sirketlere, sonra bunun pisligini temizlemek icin cevreye, son olarak da kendi sagligimizi kurtarmak icin doktorlara bedel oduyoruz.”

TARIM ENDUSTRISI VE ORGANIK TARIM VIZYONU
Son yillarda tarim urunleri de, kuresel ekonomi icindeki yerini aldi; ornegin tum dunyadaki bugday, misir unu ve pirincin yuzde 90’a yakini 6 dev tarim sirketi tarafindan pazarlaniyor. Halen dunyadaki tarimsal ticaretin yuzde 80’i, 10 adet sirket tarafindan yonetiliyor. Kuresel ekonomiye hakim olan buyuk tarim sirketleri hasadi artirmak icin her turlu yola basvuruyor.

Tarim endustrisi, hizla ticari isletmelerin daha fazla urun almak icin topraga yuklendikleri bir hal aliyor. Bu trendin devam etmesi halinde yiyecek kalitesi dusecek, cevre kirlenecek ve tarim urunlerinin fiyati artacak.

Bilim insanlari tum dunya hukumetlerinin organik tarima yonelmesi gerektigini savunuyor. Uzmanlar bu baglamda uluslararasi kuruluslarin semsiyesinde ulusal hukumetlerin, organik veya geleneksel tarim yontemlerini desteklemesi gerektigini savunuyor.

Not: Arastirmayi konu alan makale Environmental Science and Technology dergisinde yayimlandi.

Gronland’in 1000 Yillik Omru Kaldi

>

Gronland’in 1000 Yillik Omru Kaldi


Kuresel isinma, Gronland’in buzullarinin tarihte hic olmadigi kadar hizli erimesine yol aciyor. Bilim insanlari, Gronland’a 1.000 yil omur biciyor.

Bilim insanlarinin tahminlerine gore, 2005’te Gronland’dan eriyerek denize karisan su miktari 1996’daki duzeyinin tam iki katina cikti. Gronlad buzullarinin butunuyle erimesi halinde tum okyanuslardaki su seviyesi 7 metre yukselebilir. Gronland’dan yilda eriyen buzul miktari Istanbul’un yillik toplam su tuketiminin tam 300 kati.
Yuzey sicakliklardaki artisin buzullarin hizla erimesine neden oldugu biliniyordu, ancak NASA Jet Propulsion Laboratory uzmani Eric Rignot ve University of Kansas ogretim uyesi Pannir Kanagaratnam’in ortak calismasi Dunya’nin kuzey ucundaki buzul erimesinin sanilandan cok daha hizli gerceklestigini ortaya koyuyor.

YILDA 220 KILOMETRE KUP BUZUL ERIYOR
ABD’nin St.Louis kentinde bir konferansta konusan NASA’ya bagli Jet Propulsion Laboratory uzmani Eric Rignot, Gronland’daki erimenin “her gecen yil giderek daha hizlanacagini ve insanoglunun erimenin ve sonuclarinin ustesinden gelemeyecegini” ifade etti.


Daha once Gronland’in eriyerek okyanusa karisacagi biliniyordu ancak bunun uzun yuzyillar alacagi saniliyordu, ancak son calisma Gronland’a en fazla 1.000 yil omur biciyor. 1996 yilinda Gronland’da yilda 100 kilometre kup buzul erirken, bu rakam 2005’te 220 kilometre kup’e cikti. Bir karsilastirma yapmak gerekirse, bu rakam Istanbul’un yillik toplam su tuketiminin tam 300 katina denk dusuyor (Istanbul yilda 0.73 kilometre kup su tuketiyor). Gronland buzullarindaki erimenin, kuresel su seviyesindeki yukselmenin yuzde 17’sini olusturdugu dusunuluyor. Eriyen buzullardan dolayi okyanuslar her yil 2.5 milimetre yukseliyor.

Uydu kameralardan yapilan olcumlere gore, Gronland’in guney kisimlarinda sicakliklar son 20 yilda yaklasik 3 derece artti. Bilim insanlarinin buzullarin erimesiyle ilgili gelistirdikleri aciklamaya gore, sicakliklar once buzul yuzeyini eritiyor. Bu erimeyle olusan sular akarak buzulun altindaki kayalik bolume kadar siziyor. Erimis kar suyu, henuz erimemis olan diger buzul katmanlarini da kayadan kopararak denize dogru kaydiriyor. Denize dogru akan buzullar buralarda daha sicak bir iklimle birlikte eriyor.

Bilim insanlari 1996-2005 araliginda buzul erimesinin haritasini olusturarak gelecek onyillar icin projeksiyonlarda bulunuyor.

Gronland’in buzul katmani, 3 kilometre derinliginde 1.7 milyon kilometre kare bir alana yayiliyor.

Not: Arastirmayi konu alan makale Science dergisinde yayimlanmistir.

160 Milyon Yillik Dinozor Fosilleri

>

160 Milyon Yillik Dinozor Fosilleri


Kesfedilen 160 milyon yillik dinozor fosilleri, bulunan en eski Tyrannozor fosilleri olma niteligi tasirken, renkli bir ibik dahil olmak uzere fosillerin birtakim ozellikleri bilim adamlarini dusunduruyor.

Cin’in kuzey batisinda, dinozor fosilleriyle unlu Junggar Basin bolgesinde kesfedilen iki yeni “Tyrannosaurus Rex” fosili, bu dinozorlarin evrimi konusunda son yillarda kesfedilen onemli bulgulardan birisi olarak dikkat cekiyor. Jurrasic Park filmiyle populerlesen dev T. Rex’in atalari oldugu dusunulen fosiller; sivri disleri, kas yapisi ve iki ayagi uzerinde hareket etmesi gibi bu dinozorla pek cok ortak ozellige sahip olmasinin yaninda, 3 metrelik boyu ve renkli bir ibige sahip olmasi gibi sira disi farkliliklara da sahip.

Tyrannozorlar, “Cretaceous” olarak bilinen donemin son periyodunda yasamis yirtici dinozorlarin basinda geliyor. 65 ile 100 milyon yil oncesine ait bu zaman dilimi, dinozorlarin en yaygin donemi olarak tanimlaniyor ve dinozorlarin yok olmasindan onceki son zaman dilimi olarak biliniyor. Tyrannozor ailesinin en populer uyesi olan T. Rex; keskin disleri, penceleri ve 9 ile 13 metre arasinda degisen boylariyla bu zamanda yirtici dinozorlarin en vahsisi olarak one cikiyor.

Bulunan fosillerin, Tyrannozorlarin T. Rex’e kadar uzanan evrim surecine onemli derecede isik tutacagina inaniliyor. Bilim adamlari, “Jurrasic” zaman diliminin son periyodunda yasadigina inanilan fosillerin ait oldugu dinozora, tacli ejderha anlamina gelen Cince “Guanlong wucaii” ismini verdi. Dinozora bu ismin verilmesinin nedeni ise dinozorun renkli bir ibige sahip oldugunun dusunulmesi. Bilim adamlarinin en cok kafasini karistiran bu renkli ibik, etobur dinozorlar icin oldukca sira disi bir ozellik olarak tanimlaniyor.

TSUNAMI-Canavar Dalgalar...

>
TSUNAMI
Canavar dalgalar

Cogunlukla yeralti hareketleri sonucu okyanusta yukselen dalga, ruzgarin katkisi olmasa da felaketlere yol acabiliyor. ''Tsunami'' adi verilen ve yilda ortalama bir kez, kule yuksekliginde dalgalarla kiyilara vurup insan elinden cikma her seyi paramparca eden bu dalgalar en son gectigimiz gunlerde Guney Asya'da binlerce can aldi. Bilim adamlari, dalgalarin en yikicisi tsunamileri inceliyor ve insanlari olabildigince erken uyarmaya cabaliyorlar. Biz de Focus ekibi olarak, Agustos 1998 sayimizda yer alan, bu dogal felaketin incelendigi ''Tsunami'' yazisini, son yasanan uzucu olay nedeniyle tekrar yayinliyoruz...

Palmiyeli sahil yolu, su kitlesinin ani saldirisiyla darmaduman olmus... Yarim asirlik, yipranmis siyah-beyaz fotografta, bir su kutlesinin ani saldirisiyla altust olmus palmiyeli sahil yolu goruluyor... Hawaiililer, sutliman denizi bir anda canavara donusturen ve onune cikan her seyi urkutucu bir gucle paramparca eden tsunamiden canlarini kurtarmaya calisiyorlar.

1 Nisan 1946'da Hawaii'nin merkezi yerlesim yerlerinden Hilo'da insanlarin kacmalarina neden olan, 3.750 km. uzakliktaki depremin oraya kadar uzayan kollarindan biriydi. Deprem, Richter olcegine gore 7,3 siddetinde, Aleuten kenti yakinlarinda gerceklesmisti. Depremden 45 dakika sonra guclu bir dalga Aleuten Adalari'ndan Unimark'i kaplamis ve 12 metre boyunda saglam bir celik konstruksiyon uzerine yerlestirilmis deniz feneriyle, 32 metrelik bir duzlemde bulunan radyo kulesini koklerinden sokmustu.

Depremin neden oldugu dev dalgalar oradan da jet hiziyla guneye yonelmis, Unimark Adasi aciklarindaki yer sarsintilarindan sonra kisa bir sure icinde Hawaii Takimadalari'na ulasmislardi bile? Takimadalar icindeki en buyuk ada olan Laupahoehoe'de o sira ogretmenlik nedeniyle bulunan Evelyn Crabb o gunu, ''Sabahin yedisinde, tonlarca agirligindaki kayalar cok yuksekten damlara birakiliyormus gibi korkunc gurultulerle uyandim.'' diye anlatiyor.

By Enterberk33

Cozulme--Alpler Baski Altinda

>
Avrupa'nin kis eglence parkinda, yakin donemlerde yasanan erime nedeniyle kayak merkezi sahipleri "sentetik battaniyeler" ile erimeyi yavaslatmaya calisiyor. Ve kis sporlari merkezi Alpler, kelimenin tam anlamiyla isiniyor...


Kis Olimpiyatlari bu ay Torino (Italya) yakinlarindaki siradaglarda gerceklesecek; televizyonlar, bildik Alp temalarini yeniden gosterecek -sarki soyleyen Heidi, delikli peynir- ve doganin h�l� gorkemli ve buyuk oranda bozulmamis oldugu goruntulere odaklanacak.
Bu bir yanilsama. Avrupa'nin kalbinde uzanan Alpler yuzyillardir yogun bir bicimde kullaniliyor ve gunumuzde dahi 191.000 kilometre karelik bir yuzolcumunun sadece yuzde 17'si park olarak korunuyor. Kullanilabilir alani o kadar sinirli ki ortalama bir Alp vadisinde her sektorden ne ararsaniz var: Fabrikalar, demiryollari, oteller, evler, kiliseler, telesiyejler, ciftlikler, otoparklar, kereste depolari, magazalar, restoranlar ve butikler; hepsi yollarin olusturdugu, bolgeyi adeta istila eden beton parabollerle birbirine baglanmis. Alpler televizyonda bos gorunse de, burada, ucte ikisi kentsel alanlar ve bir bolumu de nufus yogunlugu Hollanda'ninkinden fazla olan bolgelerde olmak uzere, yaklasik 14 milyon insan yasiyor.
Ama duygusal kliselerden vazgecmek zor ve insanlar neredeyse icgudusel olarak kereste fabrikalarini, insaat vinclerini ve elektrik tellerini gormezden geliyor. CIPRA'nin (Alpler'in Korunmasi icin Uluslararasi Komisyon) baskani Andreas Goetz bunun farkinda. Isvicre'de, gunes enerjisiyle isinan evinde biraz alayli bir sekilde, "Bircok insan Alpler'e, halinden memnun, pipo icen yasli, sakalli adami arayarak geliyor," dedi bana. "Bizler cikolatalarimizi ve peynirlerimizi uretiyoruz ve her zaman mutluyuz."
Bu yasli adam gunumuzde hicbir yerde gorulmuyor ama ileride Hans Gisler bu adama donusebilir. Bu genc Isvicreli heykeltiras sansini vadinin 16 kilometre asagisinda kucuk, zengin bir kasaba olan Altdorf'ta aramak icin bes yil once ucra dag koyu Riemenstalden'daki ciftligini terk etmis. Simdi orada ekmegini el becerisiyle ahsap ve metalden cikariyor...

By Enterberk33

Yeni Bir Kuresel Isinma Uyarisi

>

Yeni Bir Kuresel Isinma Uyarisi

Bilim adamlari, kuzey yarikurenin 20. yuzyilin sonlarinda 1200 yilin en sicak zamanini yasadigini belirlediler. Science dergisinde yayinlanan bir makaleye gore, Ingiltere'nin East Anglia Universitesi'nden arastirmacilar, fosil deniz kabuklari, agac halkalari, buzlarin ici ve son 750 yilda insanlarin tuttugu gunlukler gibi sicaklik kayitlarini inceleyerek, kuzey yarikurenin 20. yuzyilin sonunda en sicak gunlerini gecirdigini tespit ettiler.

1856'nin sicaklik kayitlari ile MO 800'e kadar giden bu konudaki verileri kiyaslayan bilim adamlari, kuzey yarikurenin MO 890 dan 1170'e kadar "Orta Sicak Donem" adi verilen surecte belirgin bir isinma ve 1580'den 1850'ye kadar da "Kucuk Buz Cagi" adi verilen daha soguk bir donem gecirdigini teyit ettiler.

Bilim adamlari, su anki sicak donemde 9. yuzyildan bu yana tespit edilen en yuksek sicaklik degerleri bulundugunu belirtirken, arastirma ekibinden Timothy Osborn, "Son yuzyil Orta Sicak Donem veya Kucuk Buz Cagi'ndan daha endise verici. Bu donemde tahlil ettigimiz tum kayitlarda isinmanin nasil yayildigi goruluyor" diye konustu.

Bilim adamlari, arastirmalarinda kuzey yarikureden 14 degisik istasyondan elde edilen sicaklik kayitlari ile Iskandinavya, Sibirya'daki asirlik agaclarin iclerindeki halkalar ve Gronland'daki buz ortusunun kimyasal icerigini incelediler. Agaclarin icinde yaslarini gosteren halkalar, sicaklik artisina bagli olarak genisliyor.

Bilim adamlari ayrica, son 750 yilda Hollanda ve Belcika'da yasayanlarin tuttuklari gunluklerde yer alan, ornegin kanallarin donmasi gibi olaylari da goz onunde bulundurdular.

Kuzey Kutbu, 22’inci Yuzyilda Yok Olacak

>

Kuzey Kutbu, 22’inci Yuzyilda Yok Olacak


Bilim adamlari, dunyanin 2026’dan itibaren 2060’a kadar 2 derece isinacagi ve kutuptaki buzullarin yuzyil sonuna kadar eriyecegi uyarisinda bulunuyor. Yapilan arastirmalara gore 2026 kuresel iklim degisiklikleri icin donum yili olacak. Kuresel iklim 2026 yilinda baslayarak 2060’a kadar Endustri Devrimi oncesine gore 2 derece artacak. Sicaklik artisi 2 derece olmasina karsin kutuplarda 6 derece olarak hissedilecek. Bu artis yaz aylarinda buzullarin erimesine, dolayisiyla da tundralarin yok olmasina neden olacak. Kutup ayilarinin soyu tukenecek.

YUZYIL SONUNA KADAR ERIYECEK

Arastirmayi yuruten Oxford Universitesi ogretim uyesi Dr. Mark New, buzul erimesinin Kuzey Kutbu’ndaki kar ve buzun onemli bir bolumunu eritecegi tezini bilimsel olarak kanitlandigini belirtti. Dunyadaki buzul oraninin azalmasinin bir etkisi de Gunes isinlarinin yeryuzu tarafindan daha cok emilmesi olacak. (Buzullarin gunes isinlarini geri yansitmasina karsin, karalar bunlari emiyor.) Son tahminlere gore, Kuzey Kutbu’ndaki kalici buzullar on yilda yuzde 9.6 oraninda eriyor. Mevcut durumda degisiklik olmazsa, kalici buzullar bu yuzyilin sonuna dek erimis olacak.

KUSLAR DA TEHDIT ALTINDA

Kuzey Kutbu’nun isimasi sonucu tundralarin yok olmasi, bu kusakta yasayan hayvanlari da tehdit ediyor. Kutup ayilarinin yani sira bircok kus turu de kutuplara yakin bolgeleri ciftlesmek icin kullaniyor. Tundralarin yok olmasi kuslarin dogal habitlarinin da yok olmasi anlamina gelecek. Son olarak, kuresel iklimin degismesi kutuplarin yerlileri olan Inuit ve Eskimolar da olumsuz etkileyecek.

Dunya 11 Derece Isinacak

>

Dunya 11 Derece Isinacak


Iklimbilimciler, kuresel sicakliklarin 22’inci yuzyila kadar 11 derece artacagini vurguluyor. Nedeni belli, CO2 ve sera gazi etkisi. Dunya capinda 95 bin bilim adaminin katilimiyla Oxford Universitesi tarafindan yurutulen projenin sonuclari hakemli bilim dergisi Nature da yayimlandi. Iklimbilimciler, ABD’nin iddia ettigi gibi karbon dioksit miktarinin ‘guvenli’ bir oranda tutulmasinin imkansizligini savunuyor.

60 BIN SIMUYASYON YAPILDI

Climateprediction.net adli projede digerlerinden farkli olarak iklim degisim modellemeleri superbilgisayarlarda yapilmadi. Yerine dunyanin 150’den fazla ulkesinden katilan bilim adamlari ‘climateprediction.net’ yazilimini kendi bilgisayarlarina yukluyor ve meteoroloji simulasyonlarini kendi yapiyor. Yazilimi simdiye dek yukleyen 95 bin arastirmaci 60 binden fazla simulasyon yapti. Simulasyonlarda 4 milyon model yil denendi, bilgisayarlar 8 bin yil suresi kadar calisti.

2 ILA 11 DERECE ISINACAK

Simulasyonlar, karbon dioksit duzeyinin Endustri Devrimi oncesi duzeyinin iki katina cikmasi durumunda, kuresel iklimde meydana gelebilecek degisiklikleri modelliyor. Arastirmaci bilgisayarlarin her biri, birbirlerinden farkli simulasyonlari uyguluyor. Simulasyonlar fiziksel sureclerdeki farklilasmalari (bulutlarin isi iletimindeki etkileri veya ruzgar gibi) degerlendirmeye aldigi icin birbirlerinden farkli sonuclar doguruyor. Uzmanlar, proje sonuclarinin mevcut bilgilerle gelecekte kuresel isinmanin nerede olacagi ile ilgili alt ve ust degerlerin resmini cikardigini vurguluyor. Alt ve ust degerler itibariyle Dunya 2 derece ile 11 derece arasinda isinacak. Bilim adamlari zaman dilimi ile ilgili kesin bir tanim veremiyor. Kuresel isinma CO2’nun olasi duzeylerine gore degistigi icin, insanoglunun bunlari etkisi tahmin edilemiyor. Ancak bilim adamlarinin en uzun vade olarak 100 yil aldi.

TEHLIKE SINYALLERI CALIYOR

Proje direktoru David Stainforth, atmosferde ‘guvenli’ bir karbondioksit duzeyini tutturmak gibi bir politikanin izlenmemesi gerektigini vurgulayarak, bunun pratikte isinmayi surdurmek anlamina gelecegini vurguladi. Bilim adamlari milyon birim basina karbondioksit konsantrasyonunun 400’un uzerine cikmasini tehlike sinyali olarak algiliyor. Mevcut oran 378 ppm (parts per million).

KYOTO CO2’YI DUSURMEYI HEDEFLIYOR

Bilim adamlarinin kuresel isinma ongorusu kabaca soyle; sera etkisi yaratan gazlarin kullaniminin surmesi halinde, Dunya isinacak, buzullar eriyecek ve deniz seviyesi yukselecek, iklimlerin uyumu bozulacak ve mevsimler karisacak. Bilim adamlari iklimlerdeki duzensizliklerin henuz bir baslangic oldugunu savunuyor. BM’nin sera etkisini kontrol altina almak icin gelistirdigi Kyoto Sozlesmesi CO2 emisyon hacimlerinin 2012’ye kadar 1990 oncesi duzeyine indirilmesini ongoruyor. Bush yonetimi Kyoto Sozlesmesi’nin bilimsel olmadigini savunarak, imza atmayacagini aciklamis ve dunyanin tepkisini cekmisti.

Kuresel Isinmanin Donusu Yok

>

Kuresel Isinmanin Donusu Yok


- “Kuresel isinmanin artik geri donusu yok ve bu yuzden milyarlarca insan yuzyil sona ermeden hayatini kaybedecek...” Bu carpici gorus, dunyaca unlu bilimadami Profesor James Lovelock’a ait. Gaia teorisiyle 1970’lerde buyuk yanki uyandiran Lovelock, artik dunyanin insanlik lehine kendini koruyamadigini, gezegenin sonunun yaklastigini soyluyor.
Evrimci bilimadami James Lovelock, 1970’lerde “Dunya gezegeninin canli bir varlik oldugu ve yasamin surmesi icin kendisini koruyabildigi terosini ortaya atmisti. Lovelock’un “Gaia” adini verdigi bu teori bircok bilimadami tarafindan da kabul gormustu.

Lovelock simdi insanoglunun yarattigi cevre kirliliginin bu mekanizmayi tersine cevirdigini ve dunyanin artik insanlik lehine kendini koruyamiyacagini dusunuyor. Profesor James Lovelock’a gore kuresel isinma artik geri donusu olmayan bir noktaya ulasti ve dunyamiz kisa bir sure sonra yasanilamaz hale gelecek.

MILYARLARCA KISI OLECEK

Lovelock, kuresel isinma sonucunda bu yuzyil bitmeden milyarlarca kisinin olecegi ongorusunde bulunuyor. Bu buyuk yikimdansa sadece, daha dayanilabilir bir iklime sahip olacagi icin kutuplarda yasayanlar kurtulabilecek.

Avrupa’da sicakliklarin 8 derece artacagini soyleyen Lovelock’a gore dunyanin bircok bolgesinde tarim yokolacak, milyonlarca hatta milyarca kisi de sussuz kalacak.

“Gaia’nin ocu” adli yeni kitabinda bu ongorulere yer veren Lovelock hukumetlere artik kuresel isinmaya karsi aldiklari onlemleri bir kenara birakarak en kotusu icin hazirlik yapmalarini tavsiye ediyor.

Lovelock iki yil once de kuresel isinmayi durdurmanin tek yolunun nukleer enerji oldugunu soylemisti.

deniz canlilari ve bilim

>

BALIKLAR KIMYA BILGISINE SAHIP OLABILIR MI?
Baliklarin cok iyi bir kimya muhendisleri oldugu, ihtiyaclarini duyduklari kimyasallari laboratuarlarda uretebildiklerini soylese- lerdi inanir miydiniz? Suphesiz hayir!
Baliklarin pek cogunun vucutlari oldukca dayanikli bir deri ile kaplanmistir. Deri, alt ve ust olmak uzere iki tabakadan olusur. Ust deri icerisinde mukus salgilayan cok sayida bez bulunmaktadir. Mukus kaygan ya da yapiskan bir yapida olup, baligin su icerisinde hareketi sirasinda surtunmeyi en alt duzeye indirir
Ayrica kayganlik ozelligiylede dusmanlari tarafindan yakalanmayi da zorlastirir. Mukusun bir baska ozeligide hayvani hastalik yapan organizmalarada karsi korumasidir.
Kimyasal maddeler cesitli bilesenlerden olusan kompleks maddelerdir. Bir molekulunun dahi eksik olmasi kimyasal maddenin niteligini kaybetmesine neden olabilir. Oyleyse baligin uzerindeki mukusun asama asama tesadufen ortaya cikmasi da imkansizdir. Tum baliklar ve onlarin ihtiyaclarini bilen Allah tarafindan yaratilmistir

Kendisini surekli temiz tutan lotus bitkisi

>

Biyomimetik:
Kendisini Surekli Temiz Tutan Lotus Bitkisi
Lotus bitkisi (beyaz nilufer), camurlu ve kirli ortamlarda yetisir.Buna ragmen bitkinin yapraklari surekli temizdir. Cunku bitki, uzerine en ufak bir toz zerresi geldiginde hemen yapraklarini sallar ve toz taneciklerini belli noktalara dogru iter. Yapragin uzerine dusen yagmur damlalari da bu noktalara dogru yonlendirilir ve buradaki tozlari supurmesi saglanir.
Lotus bitkisinin bu ozelligi, yeni bir bina yuzeyinin tasarimi icin arastirmacilara ufuk acmistir. Bunun uzerine arastirmacilar Lotusun yapragi gibi, yagmur sularini kullanarak uzerindeki kiri temizleyen bina yuzeyleri uzerinde calismaya baslamislardir. Bu calismalar sonunda ISPO isimli bir Alman sirketi, Lotusan adi verilen cephe kaplama malzemesini uretmistir. Asya ve Avrupa'da bulunan satis noktalarinda piyasaya sunulan bu urun icin 'deterjana gerek kalmadan 5 yil boyunca kendini temiz tutacagi garantisi' bile verilmistir.
Dogadaki pek cok canli, kendi yuzeylerini koruyan cesitli ozelliklere sahiptir. Suphesiz ne Lotus bitkisinin yuzey yapisi ne de boceklerdeki kitin tabakasi kendi kendine olusmustur. Hatta bu canlilar sahip olduklari ustun niteliklerden tamamen habersizdirler. Onlari tum ozellikleriyle birlikte yaratan, Allah'tir.

>Bonn Universitesi'nden Dr. Wilhelm Barthlott, mikroskop altinda yaptigi incelemelerde, en az temizlik gerektiren yapraklarin en puruzlu yuzeylere sahip oldugunu fark etmistir. Dr. Barthlott, bunlarin en temizi olan Lotus bitkisi uzerinde, bir civi yatagi gibi minik noktalar oldugunu buldu. Bir toz ya da kir zerresi yaprak uzerine dustugunde, belli belirsiz bicimde bu noktalar uzerinde iki yana sallanir. Bir damla su, bu minik noktalar uzerinde yuvarlaninca zayif sekilde tutunmus olan kiri alip goturur. Diger bir deyisle, nilufer cicegi, kendi kendini temizleyen bir yapraga sahiptir.47 Nilufer ciceginin bu ozelligi arastirmacilara ilham kaynagi olmus ve LOTUSAN adi verilen, 5 yil kendisini temiz tutacagi garantisi verilen dis cephe malzemesi uretilmistir.


valign="top">
Yagmur damlasinin lotusan yapragi uzerindeki temizleyici etkisi
valign="top">
Su damlasinin normal bir yuzeydeki etkisi
valign="top">
Lotusanla kapli bir bina cephesinde su damlalarinin temizleyici etkisi

Bitkilerdeki Tasarim:Biyomimetik

>

Bitkilerdeki Tasarim:
Biyomimetik
Birisi size son yillarda kullanmaya basladigimiz fiberoptik teknolojisini (isik ve yuksek kapasitede bilgi iletme ozelligine sahip fiber optik kablolardan olusan sistem) milyonlarca yildir kullanan canlilar oldugunu soyleseydi ne dusunurdunuz?
Soz konusu teknolojiyi kullananlar cok iyi tanidigimiz ancak belki de sahip olduklari ustun tasarim cogu kimsenin aklina dahi gelmeyen bitkilerdir.
Pek cok insan cevresine aliskanlikla, yuzeysel olarak bakar, Allah'in canlilarda yarattigi ustun tasarim orneklerini gormezden gelerek hic dusunmez. Oysa butun canlilar bu aliskanlik perdesini kaldiracak sirlarla doludur. Bu sirlari kesfedebilmek icin sadece neden, nasil, nicin sorularini sormak yeterlidir. Bu sorularin cevaplarini dusunen insan cevremizde gordugumuz herseyi sonsuz guc, bilgi ve akil sahibi bir Yaraticinin, ustun guc sahibi Rabbimizin yarattigini fark edecektir. Ornek olarak bitkilerin gerceklestirdigi fotosentez olayini alalim. Fotosentez sirlari hala cozulememis bir yaratilis mucizesidir.
Bitki hucrelerinin gunes isigini, insanlarin ve hayvanlarin besin yoluyla alabilecekleri bir enerjiye donusturmelerine "fotosentez" denir. Bu tanim belki ilk okuyusta pek cok kimse icin cok dikkat cekici olmayabilir. Ne var ki biyomimetik uzmanlari fotosentezin yapay olarak gerceklestirilmesinin tum dunyayi degistirecek bir olay olduguna inanmaktadirlar.
Bitkiler fotosentezi birbirini takip eden oldukca karmasik bir dizi islem sonucunda gerceklestirirler. Bu islemlerin tam olarak neler oldugu henuz bilinmemektedir.
Fotosentezin sadece bu ozelligi bile evrim teorisini savunanlara soz hakki tanimamaktadir. Prof. Dr. Ali Demirsoy'un su sozleri, evrimci bilim adamlarinin fotosentez karsisinda icine dustukleri acmazi cok iyi bir sekilde tarif eder:
Fotosentez oldukca karmasik bir olaydir ve hucrenin icerisindeki organelde ortaya cikmasi olanaksiz gorulmektedir. Cunku tum kademelerin birden olusmasi olanaksiz, tek tek olusmasi da anlamsizdir.1
Bitkiler gunes isigini "kloroplast" adi verilen dogal solar hucrelerle yakalarlar. Biz de yapay solar hucrelerle (gunes panelleri) elde edilen enerjiyi alarak pillerde depolariz.
Solar hucre (gunes paneli), isigi elektrik enerjisine cevirir. Hucrenin dusuk guclu ciktisi (low power output), cok sayida panel kullanilmasini gerektirir. Solar hucrelerin, insanlarin ihtiyac duydugu enerjiyi karsilayabilmeleri icin yapraklarda oldugu gibi sadece gunes isiklarina bakmalari yeterlidir. Kloroplastlarin yaptigi is tam olarak taklit edilebildiginde yuksek enerji sarfiyati yapan cihazlarin bile kucucuk gunes pilleri ile calistirilabilmesi mumkun olacaktir. Uzay mekikleri ve yapay uydular baska bir enerji kaynagina ihtiyac duymadan sadece gunes enerjisi ile ucabilecektir.
Boylesine ustun ozelliklere sahip olan, bilim adamlarinin buyuk bir hayranlik duyduklari ve taklit etmeye calistiklari bitkiler de, yaratilan her canli gibi Allah'a boyun egmistir.

(GUNCEL)Kuresel isinma insani da yok edebilir

>
Kanadali genetikci Suzuki, ulkesini sera etkisi yaratan gazlarin salinimi konusunda uyardi

Kanadali taninmis bilim adamlari Hubert Reeves ve David Suzuki, kuresel isinmanin insanlarin dahi yeryuzunden yok olmasina yol acabilecegi uyarisinda bulundu.

Kuresel isinmaya dikkat cekmek amaciyla Kanada'nin Montreal kentinde duzenlenen konferansta iki unlu bilim adami, dunyanin kaynaklarinin asiri israfinin, insanlarin yok olmasina yol acabilecek bir isinmaya neden olabilecegine isaret etti.

Aralarinda dinozorlarin da bulundugu cok sayida turun gecmiste yok oldugunu animsatan astrofizikci Hubert Reeves, "yeni bir turun yok olmasina neden olabiliriz" dedi.

Reeves, bu sorunu cozecek olanin da insan oldugunu, cunku kuresel isinmanin en az yuzde 90'inin nedeninin insan faaliyeti oldugunu ve bunu hesaba katmak gerektigini soyledi.

Kanada'ya agir suclama

Genetikci David Suzuki de 1992'deki Rio ve 1997'deki Kyoto anlasmalarini imzalamasina karsin Kanada hukumetini sera etkisine yol acan gazlarin salimini azaltmakta uzerine duseni yerine getirmemekle sucladi.

Suzuki, "Kanada, sera etkisi yaratan gazlarin salimini artirmaya devam ediyor, bu konudaki yukumluluklerini yerine getirmek icin gaz salimini yuzde 30 azaltmali" diye konustu.

Montreal'de dun yapilan konferans, bu kentte 28 kasim-9 aralik arasinda yapilacak ve 3 binden fazla sivil toplum orgutunun katilacagi BM Iklim Degisiklikleri Konferansi'na hazirlik niteligi tasiyor.



29 EKIM CUMHURIYET BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN
TURK UN TURK TEN BASKA DOSTU YOKTUR !!!
ALLAH A EMANETSINIZ !!!
MasterOFhacK

Arilar

>500 gram bal icin arilar, 3 milyon 750 bin defa cicege konup kalkiyor. Bir kg bal icin ise 40 bin tane ari, 6 milyon cicegi dolasiyor. Bal arilari bir petegi doldurabilmek icin 100 milyon cicegin nektarini emiyor ve 100.000 km kanat cirpiyor.

Bu deli calismanin arasinda, donup “obur ari benim kadar dolasiyor mu?” diye kontrol geregi de duymuyor.

Birbirlerine tam bir guven icinde sadece hedeflerine odaklanmislar!... Neredeyse kolesi oldugumuz bilgisayar saniyede 16 milyar aritmetik islem yaparken, bilgisayarin dogadaki rakibi bal arilari bu surede daha az enerji harcayarak 10 trilyonluk islem yapmakta.



Bir koloninin pazarlanacak 1 kg bal uretmesi ve yasamini surdurebilmesi icin, 8 kg bal tuketmesi gerekiyor .

Bu da koloninin 6 kez dunya cevresini donmesi demek...
Onlar bu isi canla basla yapiyor, ve genetik olarak nesilden nesile aktarilmis bir tembellik asla soz konusu olmamis!

Bu ari cumhuriyetinde cinlik yapmak icin “birkac gram bal da kendime saklayayim” diye petegi hortumlayana da simdiye dek rastlanmamis.

Hepsi gunesin “kalk” ziliyle calismaya baslayip, gunesin “paydos” ziliyle dinlenmeye cekiliyorlar.

Hicbir ari, “kralice hanim isin kaymagini yiyecek diye ben geberene kadar calismam abi...” de dememis, kovandan cikinini alip baska yollara dusup baska bir kovanda cumhuriyet kurmayi da dusunmemis!

Karsi kovandakileri kiskanip o petege dadanmamis!

Her bir petek gozunun altigen prizma seklinde insa edilmesi esas petegin direncini sagliyormus. Bu nedenle kilolarca bali rahatlikla tasiyabiliyor.

“Gercekten de en az balmumu harcayarak, maksimum olcude bal depolamak icin en uygun sekil, arilarin insa ettigi altigen prizmadir” diye onayliyor fizikciler.

Hadi bakalim arilardan ozur dileyelim, onlara “hayvan” dedigimiz icin. Elin hayvani duzen tutturmus, milyon yildir hayatina fesat sokmadan surduruyor yasamini.

Arilarin “ayikla pirincin tasini” diye bir sozleri de yok. Baska arilarin yaptiklarini, onlar hayatlarini kisitlayarak temizlemek zorunda degiller!..



Siz hic ariyi sokan bir ari biliyor musunuz?