25 Nisan 2007 Çarşamba

Ozon Tabakasi Daha Ne Kadar Dayanicak

>Biz petrol gibi fosil yakitlarin yerine yenilenebilir enerji kaynaklari bulmaya ve ozon tabakasini kurtarmaya calisiyoruz. Ama, ozon tabakasinin delinmesinden, kuresel isinmadan sadece karbondioksit mi sorumlu? Dunyamizi isitan gunesin giderek artan etkinligi karsisinda, Dunyamizin koruyucu tabakasi daha ne kadar dayanacak? Bilim adamlari kuresel isinmayi kontrol altina alabilmek icin sera etkisi yapan karbondioksit emisyonunu dusurmenin yollarini ariyorlar. Bu amacta petrol ve dogal gaz gibi fosil yakit yerine yenilenebilir enerjiyle calisan sistemler gelistirilmekte. Ornegin ruzgar enerjisiyle elektrik uretimi, hidrojen veya gunes enerjisiyle isleyen araclar gibi. Peki kuresel isinmadan sadece karbondioksit emisyonu mu sorumlu? Gunesimiz dunyamizin isinmasinda etkili degil mi? Bilim adamlari 1940`tan bu yana gaz puskurtuleri, isin ruzgarlari ve lekelere bagli olarak gunes etkinliklerinin olaganustu bir sekilde arttigini saptadilar. Gunesteki lekeler, icindeki manyetik alanlarin gunesteki enerjinin ikmalini engelleyen, siddetli sogumaya isaret eden bolgelerdir. Lekelerin miktari on bir yillik dongu icinde degismekte ve bundan sonra uzun vadede oynamalar yasanmakta. Berilyum miktari Gunes etkinliklerindeki zamansal degisim dunyadaki ortalama sicaklikla goreceli olarak ortusmekte. O halde dunyadaki sicaklik artisi son on yillardaki gunes etkinlerinin cogalisiyla ilgili olabilir mi? Lindau Max-Planck Gunes Sistemi Arastirmalari Enstitusu fizikcisi Sami Solanki`nin arastirma sonuclarina gore bu sorunun yaniti hayir. Bilim adamlari kutupsal buz basliklarinda, yuksek enerjili kozmik isinin dunya atmosferine girisinde meydana gelen berilyum 10 izotopunun oranini olctuler. Isinlar ne kadar yogun olursa o kadar cok berilyum olusmakta. Isin yogunlugu ise gunesin manyetik alaninin kuvvetine bagli ve bu kuvvet de gunes lekelerinin miktariyla iliskili. Yani buna gore, buzda yuz yillar boyu kapali kalan berilyum izotoplari gunes etkinlikleri icin bir olcuttur. Iste bilim adamlari buz basliklarindaki berilyum miktarini olcerek, I.S.850 yilindan bu yana meydana gelen gunes lekelerini saptayabildiler. Gunes sorumlu degil Elde edilen sonuclara gore, gecmisteki iklim oynamalari gunes etkinlikleriyle gayet iyi uyusmakta. Mesela Vikinglerin Gronland`a yerlestikleri 1100 ila 1250 yillarindaki sicak donemlerde gunes etkinliklerinin yuksek oldugu ortaya cikmis, ama son 30 yil icindeki sicak donemde hesaplar altust oluyor! 1940 yilindan bu yana artan gunes lekelerine ragmen, dunya bugun oldugundan cok daha soguk olmaliydi. O halde 1970 yilindan bu yana gelisen kuresel isinmadan gunesi sorumlu tutamayiz diyor Solanki. Gunumuzdeki sicaklik artisi demek ki gercekten de sera gaziyla ilgili. Solanski ote yandan ozon deligindeki buyumeden de endiseli. Fluor hidrokarburun (FCKW) ozon tabakasini inceltebilecegi ve boylece bizi kizilotesi isindan koruyan atmosfer tabakasini zayiflatabilecegi endisesi ilk olarak seksenli yillarda dogmustu. Duzenli artis yok Birlesmis Milletler Cevre Programi (UNEP) da stratosferdeki ozon degerlerine gore Orta ve Kuzey Avrupa`da gunes yaniklarina ve cilt kanserine neden olan UV-B isin yogunlugunun seksenli yillarda yaklasik olarak %5 oraninda arttigini hesaplamisti. Ancak dogrudan yapilan olcumlerle bu gelisme gunumuzde kanitlanamamakta. Die Zeit gazetesinde (26/2005) yayimlanan yazida, Alman Isin Olcum Dairesi’nin (BfS) 1993 yilindan bu yana Alman Meteoroloji Dairesi ile birlikte Almanya’ya yansiyan UV isinini olctugunden soz edilmekte. Buna gore son on yillarda beklenildigi gibi onemli oynamalar yasanmis ama UV isininda duzenli bir artis soz konusu degil. Ve ornegin stratosferdeki ozon yogunlugu daha da azaldiginda gelecekte UV isininda bir artis beklenmiyor. Senaryolar ne diyor? UV isininin artacagi veya ne siddette artacagi konusundaki tahminler birbiriyle pek uyusmuyor aslinda. Bazi senaryolara gore 2050 yilina dek ikiye katlanabilecekken, digerlerine gore 1975 yilindaki seviyeye dusebilecek. Munih Universitesi Meteoroloji Enstitusu`nden Joachim Reuder mesela en kotu durumda UV-B isin yogunlugunun %10`dan daha az artacagini ve o tarihten sonra yine dusecegini hesaplamis, fakat halihazirdaki seviyede kalip, on yil icinde yeniden dusecek olmasini daha buyuk bir olasilik olarak gormekte. Bu tur tahminler genelde stratosferdeki ozon yogunlugundaki oynamalara dayanir. Uzmanlar Orta Avrupa enlemlerinde ozon azalmasi saptanmadigini ve bunun ozon tabakasindaki duzelmeyle mi ilgili oldugu yoksa dogal bir gelisme mi oldugunun bilinmedigini soyluyorlar. 10 yili kestirmek zor Hatta ozonun en cok azalmis oldugu Kuzey ve Guney Kutuplari uzerindeki koruyucu tabaka uzerinde ne tur bir gelisimin yasanacagi bile hala belirsiz. Bu, Montreal Protokolu`nun ongordugu gibi klor ve brom icerikli kimyasal emisyonunun dusurulmesine ve en sonunda tamamen yok olmasina bagli. Alman bilim adamlari stratosferdeki fluor hidrokarbur yogunlugunun 90`li yillardan bu yana artmadigini ve klor miktarinin da yeni bin yilin baslamasindan sonra azaldigini olcmusler. Bu nedenle antropojen (insan kaynakli) ozon sorununun uzun vadede cozuldugu soylenebilir. Ama yine de onumuzdeki on ila yirmi yil icindeki ozon yogunlugunun ne olacagini kestirmek zor diyor uzmanlar. Sonucta sera etkisi de ozon deligindeki buyumeyi tetikleyebilir. Gerci sera etkisi atmosferin alt tabakasini isitiyor ama bircok iklim arastirmacisina gore stratosferi sogutmakta. Mesela kis aylarinda kutuptaki sicaklik eksi seksen derece oldugunda kutupsal stratosfer bulutlari olusuyor. Bunlarin yuzeylerinde klor molekulleri gibi kimyasal reaksiyonlar uremekte. Bunlar ise ilkbaharda gunes isinlarinin etkisiyle kutbun uzerindeki ozonu yogunlastiran agresif klor atomlari olarak parcalaniyorlar. Dinamik artiyor Bu mekanizma Kuzey Kutbu`ndan daha soguk olan Antarktik`te, uzun bir suredir bilinmekte. Sera etkisi Kuzey Kutbu uzerinde de bir ozon deligi acabilir. Diger iklim modellerine gore sera atmosferindeki dinamik artmakta. Buna bagli olarak Kuzey Kutbu`na daha fazla sicak hava giriyor ve bu durumda da alttaki stratosfer tabaksi isinir ve ozon yogunlugu dusebilir diyor uzmanlar. Kuzey Kutbu`ndaki ozon tabakasi gecen ilkbaharda daha once olmadigi kadar inceydi. Soguma teorisi yanlilari bunu kanit olarak goruyorlar. Ozon, bazi tabakalarda %50 oraninda, tum hava sutununda %30 oraninda azalmisti diyor bir Alman bilim adami. Kutuptaki ozon kaybi, ilkbahar ruzgarlari dusuk ozonlu hava getirdiklerinde Orta Avrupa uzerinde de etkili olmakta. Boyle bir surec Martin ikinci haftasinda yasanmis. Orta Avrupa uzerindeki ozon yogunlugu normalden %20 daha dusuktu. Bu da UV isinlarini birkac gun icin %25 oraninda yogunlastirabilirdi. `Ancak bu gelecekte buralarin yasanamaz hale gelecegi anlamani gelmez` diyor BfS bilim adami Rudiger Matthes. Gectigimiz yillardaki deneyimlerden, havanin UV isini uzerinde buyuk bir etkisinin bulundugu bilinmekte. Mesela bulutlar da isinlarin bir kismini sogururlar. Ancak kesin olarak ne kadarinin soguruldugu bilinmemekte henuz. Bilim adamlarinin ellerinde olcumler degil sadece model hesaplar var simdilik. Bulutlanmanin gelecekte cogalip azalmayacagini da soylemek zor. Sadece yuzde 30`u Tum belirsizliklere ragmen, gelecekteki oynamalardan cok gunumuzde, UV isininin cografi dagilimi arasindaki fark daha belirgin oldugu aciktir. Mesela tropikal bolgelerde kizgin gunesin altinda kalmak insani daha fazla etkilemekte. Ayni sey yuksek daglik bolgelerde kayak yapanlar icin de gecerli. Dahasi UV isinin yogun oldugu zamanlarda ne sekilde davrandigimiz da onemlidir. Mesela kasvetli kis gunlerinden sonra ilkbaharda ilk kez piril piril bir havayla karsilastigimizda kendimizi disari atiyoruz. Eger bu ozon tabakasinin inceldigi bir gune rastliyorsa, beyaz ve hassas tenli insanlar gunes yanigindan nasibini alabilirler. Gerci bu tur olaylar kuresel ozon kaybiyla dogrudan iliskili degil ama yine de etkili oluyorlar. Bu sorun ayrica sera etkisiyle de guclenebilir. Havalar isindikca insanlar zamanlarini daha cok acik havada geciriyorlar. Ama bu gelismelerden gunesi tek basina sorumlu tutmak dogru degil tabii. Solanski`nin hesaplarina gore 1980`li yillara dek yasanan gunes etkinlikleri sicaklik artisiyla ortusmekte, ama hava sicakligi daha sonra gunes etkinlikleriyle beklenenden cok daha fazla artmistir. O zamandan bu yana kuresel isinmanin sadece %30`undan gunes sorumlu.

0 yorum: