22 Nisan 2007 Pazar

Inanilmaz ama gercek: Denizatlarinda erkekler hamile kaliyor.

>Efsaneleri cagristiran zarafet: denizati...

Denizlerin en hos ve en zarif hayvanlarindan... Guzellikleriyle goz zevkimizi oksayan bu kucuk canli, ilginc yasam bicimiyle de bizi sasirtiyor. Ancak, efsanelerden cikmis izlenimi uyandiran bu deniz canlisinin milyonlarcasi, afrodizyak ve ilac yapiminda kullanilmak amaciyla acimasizca olduruluyor...


Denizati, Eskicaglardan beri dunyanin en cok taninan ve sevilen hayvanlarindan biri olmakla birlikte, bilim dunyasinin karsisina surekli yeni bilinmeyenlerle cikiyor.

Bu canlilar, binlerce yildir masallarda, batil inanclarda, tipta ve ekonomide onemli roller oynadi. Ama simdi, tam da bu harika hayvanlarin gelecegi tehlikeye girdigi anda, Kanadali biyolog Amanda Vincent gibi arastirmacilar bu canliyla ilgili yeni bilgiler elde ettiler.

Vincent, Ingiliz calisma arkadasi Heather J. Hall ile birlikte kisa sure once, bilimsel literaturde "hippocampus" olarak gecen denizati hakkinda, dunya capinda ilgi goren bir arastirma yayimladi. Bu iki uzmanin, hippocampus'larin (anlami at tirtili) yasami ve asklari uzerine yaptiklari aciklamalar, "Alice Harikalar Diyarinda" masalindaki kadar inanilmaz ve sasirtici...

Dev okyanuslarda yasayan yirtici baliklar ve tehlikeli canavarlar arasinda vitrininden cikmis sevimli bir oyuncak gibi gorunuyor. Deniz omurgalilari arasinda tek dik durani... Basini oyle onune egmis ki, ona butun cekiciligini veren o unlu at basi sekli cikmis ortaya. Govdesi, pullarla degil, kemiksi dugmeciklerle kapli. Ancak, bu agir zirhin altinda bile bir peri kadar hafif ve zarif suzuluyor. Renkleri canli turuncudan turkuvaz mavisine, parlak saridan koyu kirmiziya kadar genis bir yelpazeye dagiliyor.

Bazen de siyah, gri ya da haki yesil de olabiliyor. Bu agir zirhin altinda, bazen tirnak buyuklugunde, bazen de 30 santimetre boyunda gosterisli bir denizati bulunabiliyor.



Ama ister kucuk ister buyuk olsun, dugme gozler, genellikle boynuzlarla taclandirilmis bas, karna dogru ice kivrilmis kuyruklar ve o kendilerine ozgu agiz yapisi, hepsinin ortak ozellikleri. Zoolojik olarak en yakin akrabalari olan yirtmacli balik (Phyllopteryx eques) ve yilanignesi, baliga daha cok benziyor.

Zoologlar, denizlerde kac tur denizati yasadigini tam olarak bilmiyorlar. Bu canlilarin daha cok, akintilarin az oldugu kiyiya yakin sularda; tropik ve subtropik denizlerde, Akdeniz'de ve hatta soguk Kuzey Denizi'nde bile yasadigi gozleniyor. Yasayan 32 turunun oldugu saniliyor.

Amanda Vincent 14 yil once Montreal'deki McGill Universitesi'nde "Denizatlarinin Cinsel Yasamlari" konulu arastirma projesine baslarken buyuk bir hayal kirikligina ugradigini belirtiyor.


Kendisini tehlikede hisseden denizati yanindaki mercanin rengini taklit etmis

Arastirmaci, gozlem yapmak amaciyla pesine dustugu hayvanlari bir turlu bulamiyordu. Denizati gercek bir kamuflaj ustasiydi. Kuskulandigi ya da kendisini tehlikede hissettigi anda, hemen cevrenin rengine burunuyor ve bakildigi zaman deniz cayiri ya da yosunlara benziyor. Hatta Pigme denizati gibi bircogu, govde seklini de degistirerek, kucuk cikintilar, dugmecikler uretip neredeyse bir mercana donusuyor. Ancak denizati, bu kamuflaj sanatini sadece gizlenmek amaciyla degil, ask yasaminda da kullaniyor. Erkek denizati, asik oldugu disiye kur yaparken, neredeyse noktasina kadar ayni rengi ve deseni alabiliyor.


Denizati, kamuflaj teknigini disisini etkilemek amaciyla da kullaniyor.

Denizatlarini flort ederken gormek isteyen, gunun erken saatlerinde denize dalis yapmali. Gun agarirken ya da gunes batarken, disi ve erkek denizati bulusarak, deniz cayirlari arasinda yuruyuse cikiyorlar. Once baslariyla birbirlerini selamliyor, sonra da kuyruk kuyruga tutusarak yakin cevrede dolasiyorlar. Bazen duruyor ve opusuyorlar. Ya da cilveli bir dansa tutusarak ask halkasi olusturuyorlar. Bu birliktelige heyecanli, kisa "tik, tik" sesleri eslik ediyor ve toren yarim saat ya da daha uzun surebiliyor.


Asil ciftlesme gerceklesene kadar uzun bir ask oyunu sergileniyor.

Erkek, surekli disiyi tahrik etmeye yonelik hareketler yapiyor. Bu sirada erkegin karninda bulunan kulucka kesesi irilesiyor.
Bir sure sonra, ilk bulusma icin yeterli olduguna karar verip duruyorlar. Cift ayriliyor ve herkes kendi yoluna gidiyor. Denizati, neredeyse hep (istisnalar onlarin yasaminda da kurali bozmuyor), tekesli bir yasam suruyor. Hatta bazilarinin asklari olumden sonra da suruyor.


Eslerden biri olunce, digeri yeniden asik oluncaya kadar, yani gunlerce ya da haftalarca yas tutuyor. Akvaryumda yasayanlar daha agir yas tutuyorlar: Geride kalan, genellikle birkac gun sonra esinin arkasindan olume gidiyor.
Peki butun bu duygusallik niye? Tamamen asktan mi kaynaklaniyor?

Kesinlikle hayir! Doga hep bir k�r-zarar hesabi tutuyor. Biyologlar, bu duzenli bulusma ve sevismelerin arkasinda guclu bir mantik bulundugunu dusunuyorlar: Erkek ve disi, bu bulusmalarla, ideal ciftlesme zamanini kacirmamak icin biyolojik saatlerini birbirine gore ayarliyor.


Oyle bir an geliyor ki, ikisi de dogru zamanin geldigini anliyorlar. Iste o zaman, ciftlesme gerceklesmeden once oynadiklari ask oyunlari saatlerce, hatta gunlerce surebiliyor. Heyecanlandikca renkleri daha parlak bir gorunum kazaniyor, danslari daha samimi bir havaya burunuyor ve erkegin tahrik edici "gelgit" hareketleri yogunlasiyor. Sonunda karnindaki torbasini iyice acarak disisine "artik torbayi doldurabilirsin" mesajini veriyor.



Inanilmaz ama gercek: Denizatlarinda erkekler hamile kaliyor. Heyecan doruk noktasina ulasinca disi, ortaya cikan yumurta kanaliyla, erkegin karnindaki ici su dolu kulucka kesesinin icine giriyor. Daha sonra esinin spermatozoitleriyle dollenmesi icin yumurtalarini buraya birakiyor. Bu sirada erkek, yumurtalarin, kesenin icinde olabildigince esit dagilabilmesi icin besik hareketi yapiyor.



Ciftlesmenin ardindan, deniz cayirlari arasinda yapilan geziler sona eriyor. Kesesi tika basa dolan erkek, artik sadece hamilelikle mesgul oluyor. Denizatinin turune gore, kulucka torbasinin icinde 1.600'e yakin yavru gelisiyor. Pigme denizatinda ise sadece iki tane yavru olusuyor. Erkek, bir metrekare gibi kucucuk bir alandan disari cikmayip giderek sismanlarken, esi yuz kat daha buyuk bir alani dolasiyor.

Ozgurluge daha duskun oldugundan mi? Hayir: Ne kadar uzaklasirsa, hamile esinin onunden yiyecegini kapma riski de azalmis oluyor.
Baliklarin arasinda, renkli levrekgillerde oldugu gibi, erkeklerin hamile kaldigi baska turler de var. Ama, gercek bir hamilelikten sadece denizatinda soz edebiliriz. Kulucka kesesinin icindeki doku, memeli hayvanlarin dolyataginda oldugu gibi kalinlasarak, embriyonlarin kan damarlariyla beslendigi bir tur plasentaya donusuyor. Butun bu surec, insanda ana sutu uretimini uyaran prolaktin hormonu tarafindan kontrol ediliyor.



4-6 hafta sonunda dogum ani gelip catiyor. Bir deniz sazinin sapina tutunarak, patlamak uzere olan torbasini zorlamaya basliyor. Basta oldukca dar olan kesenin agzindan ilk yavrunun disariya firlamasi neredeyse tam bir gun suruyor.

Ardindan diger yavrular ciftler halinde disariya cikiyorlar. Babanin isi ancak kirkinci yavrudan sonra kolaylasmaya basliyor. Artik her ikinmanin ardindan on ve daha cok yavru firliyor disariya. Dogum surecinin butunu o kadar aci verici ve yipratici gelisiyor ki, bazi babalar bitkin duserek oluyorlar. Bazilari da, geriye kalan yavrular kesenin icinde oldugu icin dibe cokuyorlar.

Ama basarili bir dogumdan sonra erkek, babalik gorevini tamamlamis oluyor. Yavrular, baslarinin caresine bakmayi kendi kendilerine ogreniyorlar. Dogumun bu kadar zor gecmesine ragmen, bazi erkekler daha ertesi sabah yeniden disilerine kur yapmaya basliyorlar.


Denizatlari flort etmedikleri, asik olmadiklari ya da dogurmadiklari zamanlar ne yaparlar? Cok hareketli olmadiklari kesin, yuzme konusunda sergiledikleri performans pek de parlak sayilmaz. Nasil olsun ki? Toplam uc kucuk yuzgece sahipler. Sirttaki yuzgec, hareketi icin gerekli enerjiyi, solungaclarinin altindaki diger iki yuzgec de yonlendirmeyi ve dengeyi sagliyor. Gerci tehlikeli durumlarda hizini kisa sureli artirabiliyor. O zaman yuzgecinin dakikadaki vurus sayisi 35, hatta bazi uzmanlara gore 70'e kadar cikabiliyor.


hamile pigmy seahorse

Ancak zamanin buyuk bolumunu deniz sazlari, mercanlar ya da hemcinslerinin boyunlarina asili durarak geciriyorlar. Her ne kadar gun boyunca tembellik ediyor gibi gorunseler de, aslinda bu sirada karinlarini doyurmakla mesgul oluyorlar. Uzmanlar, beslenme islemini tam olarak nasil gerceklestirdigini henuz kesfettiler. Denizatlari ava cikmiyor, kucuk yengecler ya da balik yavrulari gibi lezzetli yiyeceklerin agizlarina kadar gelmesini bekliyorlar.

Bunlari suyun icinden emiyor ve cignemeden yutuyorlar. Butun bu islem o kadar cabuk gerceklesiyor ki, ciplak gozle izlemek mumkun degil. Ama sesi duyulabiliyor. Yeni dogmus bir denizati, on saat icinde yaklasik 4.000 karides yutabiliyor.

Denizati, acik denizlerde 4-5 yasina kadar yasayabiliyor: milyonlarca yavru dunyaya getirmek icin yeterli bir sure... Kulaga ne kadar da cok geliyor, ama uzmanlarin tahminlerine gore, yeni dogan binlerce denizatinin yaklasik 2 ya da 3 tanesi hayatta kalabiliyor. Digerleri avlanmak ve av olmak dongusu icinde kayboluyor. Buna karsin, denizatlari yine de 40 milyon yil boyunca yeryuzunde kalmayi basarabilmisler. Ama artik gelecekleri tehlike altinda. World Wide Fund for Nature (Dunya Dogal Hayati Koruma Dernegi) alarm veriyor.

Bilinen toplam 32 turden 30'u, gelecegi tehdit altinda olan hayvan turlerinin bulundugu "kirmizi liste"ye alindi.

Temel nedeni, degisen cevre kosullari. Uzmanlar denizin kirlenmesiyle birlikte, deniz cayirlarinin (zoestera) ve bununla birlikte de denizatlarinin yasam alanlarinin buyuk bolumunun son 50 yil icinde yok oldugunu belirtiyorlar. Ikinci bir neden de, ozellikle Tayland, Malezya, Avustralya ve Filipinler aciklarinda yapilan bilincsiz avlanma. Yilda, yaklasik 26 milyon denizati avlaniyor. Bunlarin kucuk bir bolumu hayvanseverler tarafindan satin alinip omrunun geri kalan bolumunu bir akvaryumda geciriyor. Diger bir bolumu kurutularak "hatira esya sanayii" tarafindan bros, anahtarlik ya da kemer susu yapiminda kullaniliyor.

Hatta, estetik nedenlerle kuyruklari "S" seklinde arkaya dogru kivriliyor. Avlananlarin buyuk bolumu ise ilac yapiminda kullaniliyor. Aralarinda Avustralya ve Hindistan'in da bulundugu 30 ulke, bu k�rli ticaretten pay aliyorlar. Kurutulmus ve baska maddelerle karistirilmis hippocampus eti Cin, Japon ve Kore'nin geleneksel tip uygulamalarinda bati dunyasinin Aspirin'i olarak, ayrica astim, bas agrisi, oksuruk ve cinsel yetersizlige karsi tedavi edici olarak kullaniliyor.

Bu tedavi malzemesi eskiden Avrupa'da da biliniyordu. Romali doga arastirmacisi Yasli Plinius (M.S. 24-79), kurutulmus ve mercankosk, karasakiz ve icyagi ile karistirilmis denizatinin sac dokulmesine iyi geldigini yazmisti.

Yine 1754 yilinda "Gentlemen's Magazine" adli Ingiliz dergisinde bebek emziren annelere, daha bol sut uretebilmeleri icin kurutulmus ve toz haline getirilmis hippocampus onerilmisti. Dunya Saglik Orgutu de bu onerilerin batil inanctan oteye, onemli bir saglik degerinin oldugunu kabul ediyor. Bu nedenle, hayvanlarin korunmasi icin caba gosteren dernekler tam bir av ve ticaret yasagi getirmeyi amaclamiyorlar.

Biyolog Amanda Vincent 1986'da gelistirdigi "Project Seahorse" (Denizati Projesi) ile Vietnam, Hongkong ve Filipinler'de, doganin korunmasi ve ticari amacli faaliyetleri bir cati altinda toplamayi amacladi. Proje, Filipin adalarindan Handayan'da cok basarili oldu.



Ayrica, denizatlarinin sayisinin artmasi icin yapay ureme alanlari olusturuldu.

Denizati icin en uygun besin maddesinin ne oldugu h�l� tam olarak bilinmiyor. Yine de Stuttgart ve Berlin'deki hayvanat bahcelerinde ya da California'daki Monterrey Bay Aquarium veya Baltimore'daki (Maryland) Marien Center gibi enstitulerde basariyla yetistiriliyor. Bu da, gelecekte denizatlarinin tarihe gomulup, sadece desenleri susleyen figurleriyle ya da ona benzedigi icin ayni adi tasiyan beyin bolgemizle anilmayip, denizleri renklendirmeye devam edeceginin bir gostergesi...


kaynak-focus

0 yorum: