24 Nisan 2007 Salı

Jeolojik Zamanlar

>Jeolojik Zamanlar Dunyanin yaratilisindan bu yana gecen zaman. Bu konu ve dunyanin yasi insanlarin en cok ilgi duydugu konulardan birisi olmustur. Eski muneccimler, yani o zamanin astronomlari dunyanin yasi icin gezegenlerin sayisi kadar bin sene ve sadece yedi gezegen bilindigi icin toplam 7000 sene demislerdir. Tarihlerin cogunda yazili bulunan ve bazi din kitaplarina da gecmis olan yedi bin sene, buradan gelmektedir. Bazilari burc sayisinca bin sene, yani 12.000 sene, bazilari da meridyen sayisinca bin sene, yani 360.000 sene demislerdir. Endulus alimlerinden Ebu Abdullah Kurtubi’nin Tezkire’sinden Abdulvehhab-i Sarani’nin hulasa ettigi Muhtasar isimli kitapta ise, 360.000 x 360.000 = 129.600.000.000 sene oldugu yazilidir. Bunlarin hepsi zandan oteye gitmemektedir. Idris aleyhisselamin; “Bizler peygamber oldugumuz halde, dunyanin yasini bilemedik.” buyurdugu nakledilir.

Yirminci yuzyilin baslarinda dunyanin yasi, yer kabugundaki erozyon ve tabakalasmanin incelenmesiyle tahmin edilmeye calisildi. Bu calismalardan yasin birkac yuz milyon sene oldugu ileri surulmustu. Ancak, daha sonra 20. yuzyilda radyoaktivitenin kesfi, tabii izotoplari incelenen kayaclarin yasinin bulunmasina imkan sagladi. Kayaclar, mineral topluluklaridir. Tek bir mineralin cok sayida birikmesinden veya cesitli mineral ve tas parcaciklarinin bir araya gelmesinden meydana gelirler. Kayac terimi, “kulte” olarak da kullanilmaktadir. Bu calismalardan dunyanin yasinin 4 milyar senenin uzerinde oldugu cikarildi. Dunyanin omrunun son % 10’luk kismindaki gelismeler, fosiller incelenerek tahmin edilmesine ragmen, geri kalan kisim icin radiyoaktif metotlara ihtiyac vardir. Bu konuda uygulanan birkac tur metod mevcuddur. Bunlardan “radyoaktiflik saati”denilen usul ile, yani pechblend filizinde simdi mevcut olan kursun ve uran maddelerinin miktarlari nisbeti bulunup, bu kadar kursunun simdiki uran ile bu kursuna tebeddul etmis (donusmus) bulunan uran miktarlarindan tesekkulu icin lazim olan zamani Uran I’in bozunma sabitine gore hesab ederek Erd kabugunun yasini, yani dunyanin omrunu 4,5 milyar sene olarak bulmaktadirlar. Bu bakimdan fen adamlarina gore gunumuzde en gecerli tahmin olarak dunyanin yasi, 4.500.000.000 yil olarak kabul edilmektedir.

Gunes sisteminin olusumu ve gelisimi konusunda cesitli gorusler (hipotez ve teoriler) ileri surulmustur. Bunlardan birinde, dunyanin ve diger gezegenlerle gunesin baslangicta kozmik bir toz bulutu seklinde bulundugu ileri surulmektedir. Bu gorusun savunucularina gore, bu toz bulutlarinin degisik zamanlarda bir araya gelmesiyle gezegenler ve gunes meydana gelmistir. Muhtemelen dunya, kendi radyoaktif isisinin etkisi altinda erimis bir sekilde, gunumuzdeki tabakali duruma gelmistir. Dis kabugun icindeki cekirdekte bulunan kisim, erimis durumunu hala korumaktadir. Meydana gelen degisiklikler sonucunda, zengin silisyumlu kabuk tabakasi ile agir metalleri ihtiva eden cekirdek kismi meydana gelmistir. Ortaya cikan bu kuvvetler arzda surekli olarak degisiklikler meydana getirmistir. Bazan deniz olan kisimlar dag sekline donusmustur. Bu degisikliklerden, daglarin ust kisimlarinda deniz hayvani fosillerinin bulunmasi ile buralarin bir zamanlar deniz oldugu neticesine varilabilir. Yer kabugunun tabakalanma seklinden hareketle en ust katin en son meydana gelen kat oldugu kabul edilerek, jeolojide “ust uste gelme” anlamini tasiyan “Superpozisyon kanunu” ortaya konuldu. Yapilan calismalardan her katin kendine has ozelliklere sahip fosilleri ihtiva ettigi tesbit edildi. Benzer fosilleri ihtiva eden karalar, ayni jeolojik zamanda meydana gelmis tabakalar olarak kabul edildi.

Hutton’un Dunya Teorisi

Jeolojik zamanlarla ilgili modern fikirlere en yakin olani Iskocyali Fizikci Hutton (1726-1797) tarafindan ileri surulmus, jeolojik degismelerin peryodik olarak devamli oldugu kabul edilmistir.

Hutton’un incelemelerinden kayaclarin atmosfer tesiri ile yavas yavas eridigi ve sularla tasinarak deniz yataklarinda yeni kara katmanlari meydana getirdigi anlasildi. Kat kalinligi arttikca basincla ve isiyla bu katlar icinde yeni minareller ve yapilar hasil oldugu ileri suruldu. Neticede yeniden granit ve kayaclar meydana gelerek, yeni peryod baslangicina gelindigi soylenmistir. Hutton, inceleme yaptigi Iskocya Arran Adasinda bazi granit parcalarinin tortu kayaclardan daha genc oldugunu tesbit etmistir.

Hutton ayni zamanda degisik katlardaki kayaclarin birbiri ile baglantisi olmadigini da buldu. Deniz yataklarinda biriken tortularda eski ve yeni kara materyalinin karisik yer almasi, dunya kabugunun hareketi ile zamanla daha yasli kayaclarin genc kayaclar uzerinde yer aldiginin anlasilmasi, dunya kabuk katmanlarinin jeolojik sirasinin tesbitinin ne kadar zor oldugunu meydana cikardi.

Jeolojik zaman sirasinin bulunmasinda jeolojistler bazi ipuclarindan harekete baslarlar. Bunlardan biri tortular uzerinde ruzgar, su dalgasi ve akintilarin meydana getirdigi izlerdir. Tortular icine gomulen hayvan organ parcalarinin bir kisminin hala yumusak, bir kisminin ise sertlesmis olmasi yuzeyde ne oldugunu anlatabilir.

Jeolojik Zaman Siralama Tablosu

Yerkurenin tarihi, kultelerin tabakalasma durumlari, yaslari ve ihtiva ettikleri fosillerin ozellikleri dikkate alinarak dort buyuk jeolojik zamana ayrilmistir. Bunlar asagidan yukariya dogru: 1. zaman, 2. zaman, 3. zaman ve 4. zamandir. Bu dort zaman; yer kabugunu teskil eden ilk fosilli tabakalardan gunumuze kadar gecen zaman peryodunu kapsar. Bu dort zamandan baska bir de bu zaman yerlerine temel vazifesi goren yer kabugunun gercek fosil ihtiva etmeyen en eski tabakalarin tesekkul ettigi donem olarak kabul edilen zaman vardir ki, bu ilk zamana “Azoik” veya “Anterkambrian” adi verilir. Bu duruma gore yerkuremizin tarihi bes buyuk zamana, her jeolojik zaman da kendi icinde devirlere, devrelere ve caglara bolunur. Gunumuz jeolojistlerinin bir cogu 1. zamandan onceki ilk zaman donemini, “Proterozoik” ve “Arkeozoik” olmak uzere iki zaman birimine ayirirlar. Bunlara gore de dunyanin jeolojik tarihi alti zamana ayrilir. Superpozisyon kanunu ve kayaclarda bulunan fosillerden yer kabugu katlarinin olus sirasi tesbit edilmesiyle, jeolojik zaman siralamasi bir tablo haline getirilmistir. Bu yondeki calismalar ilk jeolojik zamanin hic fosil ihtiva etmeyen Arkeozoik zaman oldugunu ortaya koymustur. Ilk fosil Proterozoik zamanla baslar.

Fosil tasiyan tabakalarin radyoaktif saat metoduyla incelenmesinden, yeryuzunde iki milyar yil oncesine kadar hayatin bulunmadigi ortaya cikarilmistir. Hayatin ilk izleri en fazla iki milyar yasindadir. Ilk gercek fosiller kuzey Amerika’da Superior Golu kiyisinda Prekambriyen devrine ait 2 milyar yil yasindaki Guntflint kayaclarinda bulunan Guntflint bitki fosilleridir. Bu fosiller mavi-yesil alg ve bakterilerden meydana gelmisti.

Jeolojik zamanlar, bazi ozelliklerine gore isimlendirilmislerdir. 1. zamana eski hayvanlar zamani anlaminda “Paleozoik”, 2. zamana orta hayvnlar zamani anlaminda “Mesozoik”, 3. zamana yeni hayvanlar zamani anlaminda “Neozoik” ve 4. zamana da insani ihtiva eden zaman anlaminda “Antropozoik” zaman adi verilmistir.

0 yorum: